Öğrencilere bir öğün sıcak yemek verilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’na yıllardır çağrı yapılıyor. Bakanlık bu çağrılara kulak tıkıyor. Ana sınıflarında Mahmut Özer döneminde başlatılmış olan ücretsiz yemek uygulaması bile kaldırıldı. Ücretsiz yemeğin maliyetini karşılamak çok zor değil. Geçtiğimiz yıl 190 milyar lira ile tüm çocuklarımıza bir öğün ücretsiz yemek verebilme imkanımız vardı. Ancak zor olan çocuklarımıza okullarda sıcak yemeği hangi ortamlarda vereceğiz? Milli Eğitim Bakanı da çıktı versek yemezler, yemek isteseler dahi okulların fiziksel yapısı uygun değil, personel yok gibi akla ziyan bir açıklama yaptı. Öte yandan aynı Milli Eğitim Bakanı 23 yıllık AKP iktidarında bilmem kaç yüz bin derslik yaptık, bilmem kaç bin okul yaptık sözleri ile eğitim alanında ne kadar “iyi işler” yapıldığını defalarca ifade etti. Peki bu okulları yaparken neden bir yemekhane yapmak aklınıza gelmedi?
Çocuklarımıza sıcak yemek vermek zor değil. Her okul bölgesinde mutlaka mesleki ve teknik lise bulunuyor. Bu mesleki ve teknik liseler merkez yemekhane yapılarak en az 20 okula sıcak yemek servis edilebilir. Yeter ki isteyin. Hiç zor değil.
Çocuklarımız açlıkla savaşacak…
Şimdi sizlere gelişim çağındaki yavrularımızın günlük kaç saat aç kaldıklarını örneklendireceğim. Tekli eğitim-öğretim yapılan okullarda dersler genel olarak saat 08:50'de başlıyor. Çocuk derse yetişmek için en geç saat 07:00’da uyanıyor. Çocuklar uyanır uyanmaz kahvaltı yapmak istemiyorlar. Neredeyse tamamı evden aç çıkıyor. Saat 12:00-13:00 arası öğle yemeği için derslere ara veriliyor. Peki yemek nerede? Elbette yemek yok. Evden beslenme getirebildiyse çocuk tozlu sınıflarda onu yiyor. Bu yiyecekler genelde ekmek arası peynir gibi sandviç tarzı hazırlanmış yiyecekler oluyor. Başka bir ifade ile çocuklar açlıklarını bastırıyor. Birçoğu da beslenme getiremediği için aç kalıyor. Belenmeyi geçtim çocuklarımız temiz su bile getiremiyor. Öğleden sonra dersler saat 15:00, 16:00 gibi sonlanıyor. Çocuklar evine en erken saat 17:00 gibi ulaşıyor. Önceki gün akşam saat 19:00’da yemeğini yiyen çocuk bir gün sonra akşam saat 17’ye kadar neredeyse tamamen aç kalıyor.
Bu çocuktan, matematik problemlerini çözmesini, yabancı dil öğrenmesini, iyi bir sporcu olmasını beklemek, bir mucizeyi beklemekle aynı şey değil midir? Okul zili karnında çalan çocuklarımız, dengeli beslenen, sıcak yemeğe ulaşan, beslenme sorunu olmayan çocuklarla nasıl yarışacaklar? Günlük bilmem kaç litre su iç, dediğimiz çocuklarımız nasıl gelişecek, büyüyecek, dikkatini toplayacak, dünya genelindeki akranları ile yarışacak? Olimpiyatlarda neden hep en son sıralardayız? Neden bizim çocuklarımız bodur kalıyor? NEDEN, NEDEN, NEDEN?
Ülkemizin en büyük sorunu çocuklarımızın dengeli beslenememesidir. Yetersiz beslenme başarısızlığın ilk adımıdır. Yeterli beslenemeyen çocuklarımızda dikkat dağınıklığı, öğrenme kaybı, akran zorbalığı ve erken yaşta yetişkin bireylerin yaşadığı sağlık problemleri gibi sorunlar görülür. Ayrıca çocuklarımıza bir öğün yemek yardım değil, çocuklarımızın hakkıdır. Beslenme hakkını kullanamayan çocuklarımızın başka haklarını kullanabilmeleri mümkün değildir.
Çocuklarımıza ücretsiz kitap vermeyin. Çünkü çocuklarımız sayenizde okuduğunu anlayamıyor.
Çocuklarımıza bot, mont verip şov yapmayın. Çünkü çocuklarımızın öncelikli ihtiyaçları onlar değil?
Okulları ziyarete gittiğinizde çocuklarımızı saatlerce ayakta bekletmeyin. Çünkü dayanamazlar, karınları zil çalıyor.
Başta Milli Eğitim Bakanlığı sonra tüm ilgili birimler çocuklarımızın öğle yemeği sorununu çözmek için var gücü ile çalışmalara başlamalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı yerel yönetimlerden destek alarak sıcak öğle yemeğini çözebilir. Yerel yönetimler, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği yapmalı, yeni istihdamlar yaratmalı ve çocuklarımızın hakkı olan bir öğün sıcak yemeği vermelidir. İşte o zaman okullarımızda ve sokaklarımızda gülen, eğlenen, musmutlu, gözlerinin içi parlayan çocuklar görebiliriz. AKP öncesi okuma yazma çalışmalarında "Işık Ilık süt iç, Jale yemek ye" gibi fiş cümleleri kullanılırdı. "Okul Sütü Akıl Küpü" projesini sonlandırdığınız için Işık ılık süt içemiyor, Jale’de yemek yiyemiyor Sayın Bakan…
Görünen o ki Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda pek bir hazırlığı yok. Bakanlık çalışanlarına benim önerim Cumhuriyet Halk Partisi’nin Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Suat ÖZÇAĞDAŞ’ın geçtiğimiz yıl hazırlamış olduğu kanun teklifini inceleyiniz. Sizlere yol gösterecektir. Size yol gösterecek insanların çalışmalarını incelemekten korkmayın…
Geleceğimizi teslim ettiğimiz öğretmenler, geleceklerinden endişeli…
2025-2026 Eğitim Öğretim Yılına yaklaşıyoruz. Eğitimin kronik sorunları artarak devam ediyor. Okullar eğitim öğretime hazır mı? Temizlik, güvenlik gibi sorunlar çözüldü mü? Bu konularda pek bir hazırlık olduğunu söyleyebilmek zor. Kamuoyuna yansıyan kadrolu, temizlik, güvenlik görevlisi ataması yapılmadı. Yapılmak istense de artık okulların açılışına yetişmesi çok zor.
Bu sorunlar çözülememişken il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri ücretli öğretmen alımları için duyuru yapmaya başladı. Ülkemizde 1 milyon ataması yapılmamış öğretmen varken her yıl aynı filmi izlemek zorunda kalıyoruz. MEB okullara kadrolu atama yapmak yerine ücretli öğretmenlik sistemi ile açığı kapatmaya çalışıyor. Üniversiteden mezun olan öğretmenler açık bulunan okullara ilçe milli eğitim müdürlerinin inisiyatifi ile ÜCRET karşılığı maaş almak şartı ile görevlendiriliyor. Ücretli öğretmen görevlendirildiği okulun boş ders saatine göre ay sonunda maaş alıyor. Aslında maaş demek doğru değil… Maaşcık…
Ücretli öğretmenler haftalık en fazla 30 saat derse giriyor. Başka bir ifade ile haftada 30 saat derse giren ücretli öğretmen aylık 29-30 bin lira maaş alacak. Yetişkin bir bireyin ihtiyaçları göz önüne alındığında ücretli öğretmenlerin ne kadar zor şartlarda yaşadıklarını görmek zor olmasa gerek. Ayrıca bu öğretmenler yerlerine biri atandığında işsiz kalıyorlar. Başka bir okula görevlendirilmedikleri takdirde yıl sonuna kadar işsizlik ve açlıkla mücadele ediyorlar. Öte yandan bu öğretmenlerin sosyal güvenlik primleri aylık 14-15 gün yatırılıyor. Diğer öğretmenlerle aynı işi yapmalarına rağmen yan sınıftaki meslektaşının aldığı maaşın yarısını bile alamıyorlar. Peki çözüm ne? Çözüm basit. Milli Eğitim Bakanlığı ihtiyacı kadar kadrolu atama yapmalıdır. Ve ücretli öğretmenlik modelini ortadan kaldırmalıdır.