İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin genel merkez ek binasında düzenlenen Başkanlık Divanı Toplantısı çıkışında gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı. Toplantının gündemine dair bilgi veren Dervişoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde sonuçlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri, 2027 Bütçe Kanunu, bu hafta gündeme gelmesi beklenen 38 maddelik vergi kanunu ile Lübnan ve Suriye tezkerelerinin ele alındığını söyledi.
KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Turhan Erhürman’a başarı diklerini ileten Dervişoğlu, “En başından itibaren söylüyorum; Kıbrıs halkının iradesine müdahale etmemek için herhangi bir aday destekleme tercihinde bulunmamıştık. Kıbrıs’ta teşekkül eden milli iradeye sonuna kadar saygılıyız. Her seçim sonrası birtakım tartışmalar elbette ki yapılacaktır ama halkın ortaya koyduğu irade de asla reddedilemez. Bu kapsam içerisinde Kıbrıs meselesine hala milli bir dava olarak yaklaşmamız gerektiğine inanıyorum. Bu alandaki siyasi ikiyüzlülüğü ve ikircikli tavırları terk etmemiz gerektiği hususunun da altını kalınca çiziyorum” dedi.
“BAHÇELİ'NİN YETKİSİ TARTIŞMA KONUSUDUR”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin seçim sonuçlarına dair tepkisi hatırlatılan Dervişoğlu, “Spekülatif beyanlara öncelikle Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve Türkiye’de iş başında bulunan hükümetin cevap vermesi gerekiyor. Sayın Devlet Bahçeli’nin seçim sonuçlarının tanınmaması ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye’ye katımıyla alakalı olarak bir açıklaması oldu. Sayın Bahçeli’nin Türk siyaseti üzerindeki etkisi tartışılmaz ama yetkisi tartışma konusudur. Bu beyanlarına yetkili makamlardan bir cevap verilmesini ya da konunun açıklığa kavuşturulmasının gerekli olduğu kanaatini taşıyorum” ifadesini kullandı.
Diyarbakır’da “Öcalan’a özgürlük” temalı bir miting düzenlendiği ve bu mitingde polislere yönelik “Düşman” dendiği hatırlatılan Dervişoğlu, “Bütün bunları bekliyordum. Bu kabil gelişmeler benim için hiçbir zaman sürpriz olmaz. Eğer bir yolculuğa terör örgütleriyle müzakere ederek ya da terör örgütünün İmralı’daki canibaşına ‘’kurucu önder’’ vasıflaması yaparak çıkarsanız böyle bir şımarıklık beklenen bir şımarıklıktır. En başından beri bu tehlikeye işaret ediyorum. Muhatabınız terör örgütü olunca provokasyonlar da itimatsızlıklar da söz konusu olacaktır. Bir yolculuğa iyi niyetle çıkıldığına inanırsanız doğru kişilerle çıkacaksınız.
Dolayısıyla bugün hem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanan hem Diyarbakır’ın sokaklarında yaşananlar benim açımdan bakıldığında asla sürpriz olmaz. Böyle bir vasatın oluşmasına sebep olacak adımları atanların, nelere vesile olduklarını da değerlendirme ihtiyacı hasıl olmuştur” şeklinde konuştu.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın konuyla ilgili açıklamasına işaret eden Dervişoğlu, “Hükümet tarafından vahamet keşfedilmeye başlandı. Ne demiştim en başında? Türkiye’nin tartışılmazlarını tartışma masasına yatıracaklar, üniter devleti ve Cumhuriyet’in tapu senedini aşındıracaklar; bu vasattan da beslenmeye çalışacaklar. Onun artık sonuçlarını görüyoruz. Diler ve umarım ki bu yaşanan gelişmelerden Türkiye’yi yönettiğini zannedenler kendi namıhesaplarına bir pay çıkarmaya muvaffak olabilirler” diye ekledi.
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN RESMİ BİR DİLİ VARDIR”
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Kürtçe şiir okuması ve bu şiirin de TBMM’nin resmi sosyal medya hesabından paylaşılması sorulan Dervişoğlu, “Buna Türkiye tepki gösterdi.
Tepkinin muhatabının bütün bunları yaparken, böyle bir tepkiyle karşılaşacağını kestirmesi lazım. Sayın Numan Kurtulmuş bana sorarsanız böyle bir siyasi tecrübenin sahibidir. Tepki görecek bir şey yapmış olmasının arkasındaki maksadın kendisine sorulması lazım. Bizim hiç kimsenin ana diliyle ilgili bir problemimiz yok. Ben şahsen Kürtçe’nin de bir dil olduğunu söylüyorum. Eğer bunu analar kullanıyorsa, babalar kullanıyorsa bu bir dildir. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir resmî dili vardır. Herkesin konuşmalarını tartışmalara konu olabilecek argümanlardan yararlanarak şekillendirmemesi lazım. Sayın Kurtulmuş bu tepkinin oluşacağını biliyor ama bundan neyi murad ediyor aslında onu merak ediyorum. Bu sorunun cevabı Numan Kurtulmuş’ta gizlidir. Diler ve umarım ki bu konuyla ilgili kamuoyunu da aydınlatacaktır. Bizim süreçle alakalı olarak bu zamana kadar ortaya koyduğumuz bütün argümanların geçerliliğini koruması, söylediğimiz her şeyde haklı çıktığımızın anlaşılması övüneceğimiz bir durum değil. Bu kadar öngörüsüzlüğü anlamamakla ısrar edenleri doğrusu yadırgıyoruz. Türk toplumunu kendi içinde parçalara ayırarak, birbirine karşı kutuplaştırmak ve o kutuplaşmadan beslenen siyasi anlayışları reddediyoruz. Bunu yapmaya da devam edeceğiz.
Bizim için aslolan Türkiye’nin birliği, beraberliği, bütünlüğüdür. Türkiye’nin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne, üniter devlet yapımıza, devletimize, milletimize, Cumhuriyetimize kastedenlere karşı da uyanık davranılması gerektiğini bir kere daha buradan tekrarlıyorum.
Hem Sayın Numan Kurtulmuş’un hem onun değirmenine su taşıdığı maksadı toptan bir bakış açısıyla değerlendirmeye tabi tuttuğumuzu ifade etmek istiyorum. Türkiye’nin birliğine kimse zarar vermesin, vermeye uğraşmasın, çabalamasın. Türk milleti buna müsaade etmeyecektir, tarihte etmemiştir, bundan sonra da etmeyecektir. Türkiye, terör örgütünün yol göstericiliğinde çıkılmış bu yolculuktan kendi menfaatine uygun bir sonuç çıkaramaz. Devleti yönettiğini zannedenlere de buna teşne olanlara da uyarımı tekrarlıyorum. Türk milletinin birliği, beraberliği, bütünlüğü; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık gerekçeleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedi üzerinde yaşanan tartışmaları artık zaman kaybetmeden son verilmesi gerekir diye söylüyorum” yanıtını verdi.
“KELİMELERE ÖZEN GÖSTERMELERİNİ ÖNERİRİM”
Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez'in, "Anayasa Mahkemesi, bir ihlal kararı verdiğinde tüm kurumların, tüm yargı organlarının buna uyması gerekir." şeklindeki açıklaması da sorulan Dervişoğlu, “Türkiye’de genel anlamıyla adalet tartışılıyor. Anayasa Mahkemesi bir temyiz mahkemesi değildir. AYM’nin kararları hepimiz için bağlayıcıdır. TBMM açısından da yerel mahkemeler açısından da bağlayıcıdır. Özellikle hak ihlalleri söz konusuysa AYM’nin kararlarına uyulması gerekir ama ‘Uyuyorum, uymuyorum. Saygı duyuyorum, duymuyorum’ türünden tartışmalar Türkiye’de yaşanan adalet duygusundaki aşınmaya her geçen gün katkı sağlıyor. Siyaseten söz söyleme makamında olanların kelimelere özen göstermelerini öneririm” dedi.