AKP, dün Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'a sunduğu İmralı Süreci raporunu bugün TBMM Genel Başkanlığı'na sundu. AKP'nin raporu 63 sayfa ve 15 bölümden oluşuyor. AKP süreç raporunu dün Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'a sundu.
Erdoğan'ın onayından geçen rapor bugün AKP'liler Mustafa Şen ve Abdulhamit Gül tarafından TBMM Genel Sekreterliği'ne sunuldu. AKP'nin raporunda SDG’nin Şam yönetimine entegrasyonunu içeren 10 Mart mutabakatına uyması şart koşuldu.
MHP'DEN İLK YORUM
AKP'nin raporunu teslim etmesinin ardından MHP'den ilk yorum Feti Yıldız'dan geldi. Sosyal medya hesabından konu hakkında bir açıklamada bulunan Feti Yıldız, raporun teyit mekanizması bölümünün MHP'nin raporunda belirtilen teyit kısmı ile tam bir paralellik taşıdığını kaydetti.
Yıldız, sürecin en önemli noktasının PKK'nın silah bırakmasının devlet tarafından tespit ve teyit edilmesi olduğunu ifade etti. Yıldız'a göre bu eşik, sonrasında atılacak olan bütün yasak ve idari adımların temeli niteliğinde.
Yanlış, eksik veya zamansız bir tesbitin toplumun adalet duygusunu sarsacağı hem de güvenlik riskini yeniden üretme ihtimali barındırdığından dolayı tespit ve teyir mekanizmasının titizlikle yürütülmesi gerektiği yine Feti Yıldız tarafından ifade edildi.
MHP'nin AKP'nin süreç raporuna olan ilk yorumu şu şekilde:
AK Parti raporunun teyit mekanizması bölümü,
Milliyetçi Hareket Partisinin raporunda belirtilen teyit ve bu durumun resmi olarak ilanı ile tam bir paralellik taşımaktadır.
İlkesel Eşik: Tespit ve Teyit Mekanizması
Terör örgütünün silah bırakmasının, kendisini tasfiye ettiğinin, varlığının sona erdirilmesinin devlet tarafından tespit ve teyit edilmesi, sürecin en önemli noktasıdır.
Bu an, sadece sahada bir fiil değişikliğinin kaydı değil, aynı zamanda hukuki işlemler için bir başlangıçtır.
Bu tespit ve teyit olmadan hiçbir ileri aşamaya geçilmemelidir.
Tespit ve teyit anı hem ilgili kurumlar hem de hukuk düzeni açısından yeni bir
dönemin miladı olarak görülmelidir. Çünkü bu aşamada devlet kurumları, bir yandan silahlı örgüt tehdidinin sona erdiğini kayda geçirirken, diğer yandan da bu duruma uygun düşen yeni bir hukuk ve politika çerçevesini yürürlüğe koymak üzere hareket alanı elde edecektir.
Tespit ve teyit süreci devletin ilgili güvenlik kurumları arasında sağlanacak koordinasyonla, objektif, ölçülebilir ve kriterlere bağlanmış göstergeler üzerinden yapılmalı;
bu sürecin usul ve esasları yürürlükte bulunan uygulamalar dikkate
alınarak yürütülmelidir.
Örgütün silahlı kapasitesinin ortadan kalktığına, lojistik ağların sürdürülebilir bir tehdit oluşturamayacak ölçüde dağıtıldığına ve silahların
sahada tekrar kullanılmasına imkân bırakmayacak biçimde imha edildiğine dair somut tespit ve delillerle ortaya konulmalıdır.
Süreç boyunca uygulanacak yöntemler şeffaf olmalı; idari kararlar ile bunlara esas teşkil eden delil, bilgi ve kıstaslar kayıt altına alınmalı ve gerektiğinde yargısal ya da hukuki incelemeye tabi tutulabilecek biçimde muhafaza edilmelidir.
Bu amaçla,
tespit sürecinde kullanılan veri toplama, analiz ve raporlama mekanizmalarının
tamamı kurumsal arşivlerde düzenli biçimde saklanmalı; böylece ileride doğabilecek bireysel başvurular, anayasal denetim süreçleri veya Meclisin denetim yolları
bakımından sağlıklı inceleme yapılabilmesine imkân sağlanmalıdır.
Bu ilkesel eşik, sürecin başlangıcını belirleyecek, sonrasında atılacak bütün yasal ve idari adımların temelini teşkil edecektir.
Bu nedenle tespit ve teyidin
sağlanmasında gösterilecek hassasiyet, sürecin kalıcı bir huzur ve toplumsal güven
üretme kapasitesini doğrudan etkileyecektir.
Yanlış, eksik veya zamansız bir tespit
hem toplumun adalet duygusunu sarsma hem de güvenlik risklerini yeniden üretme ihtimali barındırdığından,
tespit ve teyit mekanizmasının titizlikle yürütülmesi, sürecin geleceği açısından en kritik güvencelerden biri olacaktır.Son olarak, tespit ve teyit kararının alınması ne bir pazarlık ne de keyfi bir tasarruf zemini olacaktır.
Bu karar, devletin güvenlik ve hukuki yetkisinin birleştiği, ölçülebilir
delillere dayanan, şeffaf ve denetlenebilir bir kurumlar arası mutabakat neticesinde
tesis edilecektir.
Bu çerçeve hem milletimizin güven duygusunu pekiştirecek hem
de ileride oluşabilecek hukuki ve toplumsal tartışmaların önünü kapatacaktır.
Devletin, kendi egemenlik alanı içinde, kendi kurumlarıyla ve kendi hukuk düzeni çerçevesinde aldığı bu karar, huzur ve güven arayışı sürecinin meşru, öngörülebilir.





