BirGün’den Gökay BAŞCAN’ın haberine göre, İstanbul’un "ihanet projesi" olarak anılan Kanal İstanbul güzergahında yeni bir yapılaşma dalgası daha başlatıldı. 5 gün içinde Arnavutköy ilçesi Sazlıbosna mevkiinde, TOKİ tarafından tam 9 ayrı ihale ilan edildi. Bu ihalelerle birlikte 8 bin 111 konut, 279 dükkan, 6 cami, 3 ilkokul ve 1 aile sağlığı merkezi inşa edilmesi planlanıyor. Bu ihaleleri alan yandaşlar, ceplerine milyonları koyarken İstanbul’un geleceği çalınacak.
Bu bölge, İstanbul’un en önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı çevresinde yer alıyor. Uzmanlar yıllardır bu alandaki yapılaşmanın, kentin su varlıklarını geri dönülmez biçimde tahrip edeceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Ancak uyarılara rağmen çevresel hassasiyetler göz ardı edilerek ihaleler birbiri ardına devreye alınıyor.
BirGün’e konuşan Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Zeynep Karamanlı, “Şimdi Sazlıdere Barajı'nın etrafına yapılan bu toplu konutlar, bildiğimiz kadarıyla barajın mutlak koruma bandı, kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarının hepsini kapsayacak şekilde projelendirilmiş durumda. Öncelikle, o barajın içme suyu barajı olmaktan çıkarıldığını, gözden çıkarıldığını görüyoruz. Bunu Cumhurbaşkanlığı'nın o kararıyla da biliyorduk zaten. Kanal İstanbul'un ÇED sürecinden itibaren bu güzergâhta olduğunu biliyorduk, ama şu an fiili olarak bu yapılaşmalarla birlikte Sazlıdere Barajı, İstanbul için bir içme suyu kaynağı olmaktan çıkıyor” dedi.
SUSUZ KALACAK
Projeleri su arz güvenliğini tehdit ettiğini belirten Karamanlı, “Zaten İstanbul'un kendi kendine yetecek suyu maalesef yok. O yüzden Melen'den su alıyoruz. 170–180 kilometre uzaklıktan su, elektrik enerjisi kullanılarak basılıyor. Sazlıbosna'nın da devreden çıkması demek, İstanbul'un Avrupa yakasında önemli bir su kaynağını yitirmesi anlamına geliyor. Ayrıca herhangi bir acil durumda, afet veya risk halinde, uzak mesafelerden su taşımak İstanbul halkı açısından arz güvenliği bakımından da bir risk oluşturacak” diye konuştu.
KALİTE DÜŞECEK
Su kalitesinin de düşeceğine dikkat çeken Karamanlı, “Yapılaşma attığında yeraltı suyu azalıyor, dolayısıyla barajı besleyen sular azalıyor, buna karşılık yüzeysel su artacak. Yüzeysel su ise son derece kirli. Yapılaşma, insan faaliyeti ve şehir hayatı sonucunda oluşan yüzeysel akışla gelen su, artık içme suyu olarak kullanılamaz niteliğe gelecek” dedi.
İklim krizinin de etkisiyle kısıtlı olan su varlığının gözden çıkarılmak istendiğine dikkat çeken Karamanlı şöyle konuştu: “İklim krizi açısından da düşündüğümüzde, günden güne yağış rejiminin değiştiğini, ortalama sıcaklıkların arttığını görüyoruz. Bu da su kaynaklarının, özellikle su havzalarının verimini ciddi şekilde azaltıyor. Zaten kısıtlı olan bir su varlığını elden çıkarmak, İstanbul'un su güvenliğini doğrudan riske atmak anlamına geliyor. Bu, bir önceki açıklamayla da bağlantılı; çünkü giderek şiddetlenen iklim krizi karşısında İstanbul’u daha kırılgan, daha savunmasız bir hale getiriyor. Sazlıdere Barajı'nın elden çıkarılıyor olması, yalnızca mevcut su kapasitesinin kaybı değil, aynı zamanda gelecekteki su krizlerine karşı kentin direncinin de kırılması anlamına geliyor.