Halk TV’nin haberine göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyon altıncı ayını geride bırakırken, 19 Eylül’de gerçekleştirilen tutukluluk itirazlarında çarpıcı bir karar verildiği ortaya çıktı. Aralarında Buğra Gökçe, Gürkan Akgün, Elif İpek Atayman gibi çok sayıda ismin de olduğu tutukluların itirazlarını karara bağlayan mahkeme, hukuk sistemini eleştiren bir karar ile karar verilmesine yer olmadığına hükmetti.
“İTİRAZLARIN TEK EVRAK ÜZERİNDEN GÖNDERİLMESİ SAĞLIKLI DEĞİL”
Mahkeme, dosyadaki sürece dair “Soruşturma dosyasında çok sayıda şüpheli yönünden ... itirazların tümünün tek bir evraka bağlanarak değerlendirilip Mahkememize gönderildiği, dolayısıyla ... tüm şüphelilerin hukuki durumlarının birlikte incelenerek aynı evrak üzerinden verilecek tek bir kararla karara bağlanması zorunluluğunun doğduğu...” değerlendirmesi yapıldı. Bu durumun hukuken kabul edilemeyeceğini belirten mahkeme, tek bir evrak üzerinden topluca karar vermenin hem incelemeyi zorlaştırdığını hem de usul hükümlerine aykırı olduğunu açıkça kayda geçirdi.
“GEREKÇELİ KARAR YAZILAMAZ, DENETİM İMKÂNSIZ HALE GELİR”
Karar metninde, Anayasa’nın 141. maddesine ve CMK’nın 101. maddesine atıf yapılarak, her tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin, tutuklama nedenlerinin, ölçülülük ilkesinin ve adli kontrolün neden yetersiz kalacağının somut olgularla gerekçelendirilmesi zorunluluğu hatırlatıldı.
Mahkeme, bu yükümlülüğün tek bir evrak üzerinden onlarca şüpheli için yerine getirilemeyeceğini belirtti: “Tek bir evrak üzerinden çok sayıda şüpheli hakkındaki kapsamlı soruşturma dosyasının kısa sürede incelenmesinin mümkün olmayıp gereğince inceleme yapılmadan itirazların esası hakkında bir karar verilmesi mümkün değildir.”
YARGI YOĞUNLUĞU DA GEREKÇE
Kararda ayrıca mahkemelerin iş yüküne de dikkat çekildi. Mahkeme, yüzlerce sayfalık evrakın kısa sürede incelenmesinin mümkün olmadığını belirterek şu ifadeyi kullandı: “Mahkememizin duruşma ve duruşma dışı diğer işlerinin de varlığı ve yoğunluğu ile kısa bir sürede gerçekleştirilmesinin mümkün olmayıp zaman aldığı...” Böylece karar, yalnızca usul yönünden değil, aynı zamanda pratik uygulanabilirlik açısından da bu soruşturmanın yürütülüş biçimini eleştirmiş oldu.
“HUKUK GÜVENLİĞİ İLKESİ İHLAL EDİLMEMELİ”
Mahkeme, başka Sulh Ceza Hâkimlikleri ve Asliye Ceza Mahkemelerinin verdiği kesin nitelikteki kararların çelişkiye düşürülmemesi gerektiğini de hatırlatarak, tek elden topluca karar verme yönteminin hukuk güvenliği ilkesini ihlal edeceğini kaydetti. Kararda şu ifadeler yer aldı: “İtiraz dilekçelerinin tarihlerinden sonra verilen merci kararları ile Mahkememizce herhangi bir kararın çeliştirilmesinin ve kesin nitelikteki merci kararlarını hükümden düşürücü şekilde veya mükerrer şekilde karar verilmesinin .. mümkün olmadığı göz önüne alındığında...”
“KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA” HÜKMEDİLDİ
Sonuç olarak, 59. Asliye Ceza Mahkemesi, itirazların bu koşullarda esastan incelenmesinin hukuka aykırı olacağına işaret etti ve şüpheliler hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” hükmetti. Açıklamada, “Netice olarak ... Mahkememizce esastan bir karar verilmesinin hukuka uygun olmayacağı anlaşılmakla ... Mahkememizce bir karar verilmesine yer olmadığına...” ifadeleri yer aldı.