Kemalizm’den Marksizm’e Köprü: Yön-Devrim Hareketi’ne Giriş

Günümüzde, küresel krizlerin ve kimlik tartışmalarının gölgesinde, Yön-Devrim’in “sosyal ve milli devrimler yüzyılı” vurgusunu yeniden değerlendirmek, hem tarihsel bir muhasebe hem de geleceğe dönük bir yol haritası sunması bakımından önem taşımaktadır.

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi (İLEF) öğretim üyesi Gökhan Atılgan’ın Yön-Devrim Hareketi: Kemalizm ile Marksizm Arasında Geleneksel Aydınlar adlı kitabı, bir döneme damgasını vuran Yön-Devrim Hareketi’nin (1) ideolojik, kültürel ve politik altyapısını kapsamlı biçimde ele alan, son derece değerli bir çalışmadır. Atılgan, bu harekete, Kemalizm ile Marksizm arasındaki ilişkiler bağlamında yaklaşarak; hareketin iktisadi kalkınma odaklı yaklaşımının dönemin diğer hareketlerinden nasıl ayrıştığını tarihsel maddeci bir perspektifle analiz ediyor.

Hareketin doğal lideri konumundaki Doğan Avcıoğlu’na yönelik ilginin günümüzde yeniden artması bir tesadüf değildir. Derin bir iktisadi ve toplumsal krizin yaşandığı bu dönemde, Marksizmden beslenerek kalkınma konusunda özgün fikirler geliştirmiş bir düşünür olarak Avcıoğlu’nun görüşleri, her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Bu açıdan kitap, oldukça değerli bilgiler içermektedir.

Hareketin Tarihsel Seyri

Gökhan Atılgan, kitabında Yön-Devrim Hareketi’nin öncü kadrosunun siyaset ve düşün hayatına adım attığı Demokrat Parti (DP) yıllarından başlayarak, 12 Mart sürecine kadar uzanan çizgisini dönemlere ayırarak incelemektedir. DP iktidarına karşı Forum, Akis gibi dergiler etrafında toplanan Doğan Avcıoğlu, Mümtaz Soysal, İlhan Selçuk gibi isimlerin 27 Mayıs sonrasında benimsedikleri çizgi; iktisadi ve siyasi kalkınma perspektifleri, iktidar stratejileri, ittifak politikaları, entelektüel üretimleri, sosyalistlerle ilişkileri ve ordu içindeki cuntalarla kurdukları temaslar gibi başlıklar altında analiz edilmektedir.

Atılgan, Yöncüler için şu değerlendirmeyi yapar:

“Kanımca, Yöncüler inançlı birer Kemalist ve inançlı birer sosyalist idir. Kemalizmin barındırdığı çoğul olanakları görmüş ve onu Marksizmden yararlanarak yeniden tarif etmeye yönelmişlerdi. Bu yolla Türkiye sosyalizme ulaştırmak istiyorlardı. Türkiye’nin kurtuluşunun sosyalizmde olduğuna içtenlikle inanmışlardı. Bu konuda bir samimiyetsizlikleri söz konusu değildi; kurmak istedikleri düzenin nasıl bir sosyalizm olacağı elbette eleştiri konusu olabilir, mevcut düzenin tasfiyesi ve bu düzenin kuruluşu için sahip oldukları persfektif ve stratejinin ne denli Marksist olduğu ise elbette sorgulanabilir, eleştirilebilir.” (2)

Emekçi Tabana Dayanan Bir Dönüşüm

Yeni Osmanlılar, Jön Türkler, Kemalistler ve Kadroculardan farklı olarak Yön-Devrim Hareketi, iktidar stratejisinde ve kalkınma hedeflerinde sosyalizmi esas almıştır. Sınıf gerçekliğini ve sınıf çatışmasını inkâr etmeyen bu hareket, kurulacak yeni düzenin emekçi tabana dayanması gerektiğini savunmuş; tutucu güçler olarak gördükleri komprador ve feodal kalıntıların tasfiyesini önermiştir.

Önceki hareketlerin temel eksikliğini, güçlü bir fikri altyapıya sahip olmamaları olarak değerlendiren Yöncüler, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri olan devrimcilik, halkçılık, devletçilik ve milliyetçiliği sosyalizan bir içerikle yeniden yorumlamış; iktidar stratejilerini ve kalkınma paradigmasını programatik bir temele oturtmuşlardır.

Avcıoğlu, Türkiye’de işçi ve köylülerin tutucu güçlerin siyasi ve kültürel hegemonyası altında olduğunu belirtir. Bu nedenle kurtuluşun yolunu, “zinde güçler” olarak tanımladığı asker-sivil aydın zümrenin açacağına inanır. Türkiye’de henüz iktidarı doğrudan ele alabilecek bir işçi sınıfının bulunmadığını savunan Yöncüler, devletçilik politikaları aracılığıyla bu sınıfın güçlendirilmesini ve siyasal-toplumsal yaşamın aktörlerinden biri haline getirilmesini hedeflemişlerdir. TİP gibi işçi sınıfı ve sendikal hareket vurgusu yapan yapı ve partilerle aralarındaki temel ayrım, bu stratejik yaklaşım ve sosyolojik değerlendirme farklılığına dayanmaktadır. Yön-Devrim Hareketi'nin iktidar stratejisi, sınıfsal çelişkileri tamamen göz ardı etmese de, sınıf temelli bir mücadele anlayışını reddetmiştir. Bunun yerine, “zinde kuvvetler” olarak tanımladıkları asker-sivil aydın zümrenin öncülüğünde yukarıdan bir dönüşümle toplumsal ve ekonomik kalkınmanın sağlanabileceği savunulmuştur.

Sosyalist Bir Milliyetçilik Yorumlaması

Yöncülerin savunduğu milliyetçilik anlayışı, emperyalizme ve sömürüye karşı yurtseverliğin sadece sosyalistlerce sahipleneceği bir paradigmayı esas alır. Bu anlayış, solun vatansız ve köksüz olduğu yönündeki iddialara karşı bir cevap niteliği taşır.

Doğan Avcıoğlu, bu bakışı şu şekilde dile getirir:

“Kurucu Meclis günlerini hatırlıyorum. Anayasanın ilerici sosyal görüşlerinden telaşa kapılan bazı eşraf ve komprador sözcüleri, bu görüşleri etkisiz kılmak için Anayasa ‘milliyetçilik’ deyimini yazdıracağız diye çırpınıyorlardı. Anayasa Komisyonu üyeleri ve Kurucu Meclisin uyanık çevreleri de, milliyetçilik maskesi altındaki bu gerici taarruza karşı şiddetle direniyorlardı. Milliyetçilik, o tarihlerde Sam Amca dalkavuklarının tekelindeydi! Gerçekten vatansever, ilerici ve toplumcu çevreler ise, milliyetçilik lafından pek hoşlanmıyorlardı.

Yön, böyle bir ortamda milliyetçilik bayrağını en yükseklerde tutarak yayın hayatına başladı… Bugün Sam Amca dalkavuklarının elinden bu bayrak düşmüştür. Milliyetçilik bayrağı, artık kendi mutluluğunu, Türk halkının mutluluğunda görenlerin ellerinde dalgalanmaktadır.” (3)

Yöncüler, milliyetçiliği “sahte” ve “gerçek” olarak iki ayrı kategoriye ayırıyordu. “Sahte milliyetçilik”, kapitalizm ve emperyalizmin egemenliğini meşrulaştıran bir örtü işlevi görürken; “gerçek milliyetçilik” ise sosyalist temellere dayanan, dış etkilerden bağımsız bir duruşu temsil ediyordu.

Soğuk Savaş döneminin anti-komünist odaklı propagandasıyla beslenen sahte milliyetçilik, Yöncülere göre emperyalist tahakkümü gizlemek ve yerli işbirlikçileri korumak için kullanılıyordu. Bu teoriler, gerçekleri çarpıtıyor, toplumu bölücü bir çizgiye sürüklüyordu. Doğan Avcıoğlu’nun vurgusuna göre milliyetçilik, sosyalizmin enternasyonalist ruhuyla da çelişmiyordu; aksine sosyalistlerin elinde yükselmesi gereken bir değerdir.

Avcıoğlu’na göre;

“Türk halkının refah ve saadeti için mücadele eden sosyalistlerin, gerçek milliyetçiler olduklarına inanıyoruz. Sosyalizmin milliyetçi anlayışı, milli bağımsızlık konusunda da görülmektedir. Sosyalist, Amerikan boyunduruğuna da Rus boyunduruğuna da karşıdır. Ekonomik bağımsızlıkla tamamlanmadıkça, yirminci yüzyılda siyasi bağımsızlığın fazla bir mana taşımayacağına inanır.

Bu sebeple Amerika’dan fazla Amerikanlık taslayan ağaların ve ağalara uşaklık eden sözde milliyetçilerin vatanseverliklerinden şüphe ediyoruz. Türk ekonomisini dilencilikle yaşar hale getirerek yeni bir ‘Düyunu Umumiye’ devri açan ve zengin amcalarımızı kızdırmak endişesiyle milli kurtuluş hareketlerini desteklemekten korkan idarecilerin milliyetçiliğine inanmakta güçlük çekiyoruz.

Sosyalizmin temel hedeflerinden biri, en kısa zamanda ekonomik bağımsızlığın gerçekleştirilmesi ve dış kredilerin eşit şartlarla alınmasının sağlanması olacaktır. Sosyalizm, bu anlamda milliyetçidir. Milliyetçilik babında, sosyalistlere toz kondurabilecek fazla sayıda babayiğit mevcut olmasa gerektir…

Esasen sosyalizmi, halkçılık, devletçilik, devrimcilik, laiklik, cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkelerine dayanan Atatürkçülüğün en tabi sonucu ve devamı sayıyoruz. Sosyalizmin, Atatürk devrimlerini geliştirme ve ileri götürme yolu olduğuna inanıyoruz.” (4)

Yöncüler, 20. yüzyılı “sosyal ve milli devrimler yüzyılı” olarak tanımlayarak, milliyetçiliği bu devrimci bağlamda yeniden konumlandırdılar. Yöncüler, kapitalizmin gelişkin olduğu Batılı ülkelerde sanayi devrimi ve güçlü bir işçi sınıfının varlığının sosyalizme geçişi kolaylaştırdığını; oysaki sanayisi zayıf, işçi sınıfı henüz oluşmamış ülkelerde önceliğin kapitalist olmayan bir kalkınma yolu olduğunu savundu. Bu kapitalist olmayan kalkınma stratejisinin omurgasını, aydın-sivil zümreler yani “zinde güçler” oluşturuyordu. Zinde güçler; milli demokratik devrim hedefine yönelik olarak toplumun tüm kesimlerini—milli burjuvazi, orta sınıflar, memurlar, subaylar, işçiler, köylüler, esnaf ve küçük zanaatkârlar—bir araya getirecek bir strateji geliştirmeliydi.

Milli Cephe: Emperyalizme Karşı Birlik

Yöncüler, milliyetçiliği bu paradigma temelinde “bayrak” yaparak şu unsurları kapsayan geniş bir milli cephe önermişlerdir:

  • Çıkarı emperyalist kapitalistlerle çelişen milli burjuvazi
  • Orta sınıflar, memurlar ve subaylar
  • İşçiler ve köylüler
  • Esnaf ve küçük zanaatkârlar
  • Milli ekonomi yanlısı tüm sınıf ve ara tabakalar

Bu birlik, komprador sermaye ve feodal artıklara karşı güçlü bir blok oluşturmalı, Türkiye’nin demokratik ve sosyalist kalkınma yolunu açmalıydı. (5)

Sonuç olarak, Yön-Devrim Hareketi, Kemalizm ile Marksizm arasında özgün bir sentez arayışına dayanarak Türkiye’nin sosyal ve milli kurtuluş yolunu yeniden tanımlamıştır. “Zinde kuvvetler” kavramıyla asker-sivil aydın zümreyi toplumsal dönüşümün öncüsü kılan bu hareket, sahte milliyetçiliğe karşı gerçek vatanseverliği sosyalist bir perspektifle savunmuştur. Atılgan’ın tarihsel maddeci analizinin de gösterdiği gibi, Yön-Devrim Hareketi’nin kalkınma stratejileri, yalnızca ekonomik bağımsızlığı hedeflemekle kalmamış; Cumhuriyet’in temel ilkelerini, halkçı-devletçi bir zeminde sosyalizmle yoğurarak modern Türkiye’nin en tartışmalı ama vazgeçilmez fikir miraslarından birini bırakmıştır. Günümüzde, küresel krizlerin ve kimlik tartışmalarının gölgesinde, Yön-Devrim’in “sosyal ve milli devrimler yüzyılı” vurgusunu yeniden değerlendirmek, hem tarihsel bir muhasebe hem de geleceğe dönük bir yol haritası sunması bakımından önem taşımaktadır.

İbrahim Utku Nar
babaocagi.com

DİPNOTLAR:
(1) Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, Mümtaz Soysal ve İlhami Soysal önderliğinde; sosyal adalet ve hızlı kalkınma hedefiyle 1961’de yayımlanmaya başlayan Yön Dergisi, yakın tarihe damgasını vurmuş haftalık bir yayındır. 1960’ların başında Türkiye solu için kavramsal bir altyapı oluşturarak Marksist düşüncenin yerleşmesine önemli katkı sağlayan Yön, güncel gelişmeleri ve tabu sayılan tarihsel olayları ezberleri bozan bir bakış açısıyla ele almasıyla ün kazanmıştır. Sadece bir dergi olmanın ötesinde, ülkenin geleceğine öncü bir rol biçtiği “zinde kuvvetler”e hitap ederek onlara yol göstermeyi amaçlayan siyasi bir hareket platformu işlevi de görmüştür. Rayından çıktığını düşündükleri Kemalist devrimi sosyalist bir perspektifle yeniden inşa etme tartışmalarını merkezine alan Yön, iktisadi kalkınma, siyasi ve kültürel üstyapı ile dış politika konularında derinlikli analizler sunmuştur. İlk sayısı 21 Ekim 1969’da yayımlanan Devrim Gazetesi ise; genel yayın yönetmenliğini Doğan Avcıoğlu’nun, yazı işleri müdürlüğünü Uluç Gürkan ve Hasan Cemal’in üstlendiği; Avcıoğlu’nun “ulusal kurtuluş devrimi” stratejisi temelinde 27 Nisan 1971’e kadar yayın hayatını sürdüren bir gazetedir. Bu iki yayın organına atfen, Doğan Avcıoğlu’nun önderliğindeki hareket, “Yöncüler” veya “Yön‑Devrim Hareketi” olarak anılmaktadır.
(2) Gökhan Atılgan, YönDevrim Hareketi: Kemalizm ile Marksizm Arasında Geleneksel Aydınlar (Ankara: Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2024), 55–56.
(3) Doğan Avcıoğlu, “Milliyetçilik Bayrağı,” Yön 1 (20 Aralık 1961): 1–2.
(4) Doğan Avcıoğlu, “Sosyalizm Anlayışımız,” Yön, no. 36 (22 Ağustos 1962): 3.
(5) Gökhan Atılgan, Yön‑Devrim Hareketi, 104–111.
KAYNAKÇA:
Atılgan, Gökhan. YönDevrim Hareketi: Kemalizm ile Marksizm Arasında Geleneksel Aydınlar. Ankara: Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2024.
Avcıoğlu, Doğan. “Milliyetçilik Bayrağı.” Yön 1 (20 Aralık 1961): 1–2.
Avcıoğlu, Doğan. “Sosyalizm Anlayışımız.” Yön, no. 36 (22 Ağustos 1962): 3.