New York Post’un haberine göre, Venezuela’dan gelen altınların Rusya, İran ve diğer yaptırım altındaki ülkelerle ticarette kullanılarak aklandığı ileri sürülüyor. Yani bir zamanların turistik çarşısı, iddiaya göre küresel bir “ekonomik gölge pazarına” dönüşmüş durumda. Gazeteye göre, gayriresmi soruşturmalarda 93 kağıt üstündeki şirket üzerinden 250 milyon doların izine rastlandı. Bu şirketlerin tek işlevi, fonların kaynağını saklamak ve para trafiğini görünmez kılmakmış.

‘BUZDAĞININ GÖRÜNEN KISMI’

Dahası, Venezuela’dan Türkiye’ye yılda 900 milyon dolarlık altın akışı olduğu; bu altınların Kapalıçarşı atölyelerinde eritilip yeniden kodlanarak “temiz” hale getirildiği iddia ediliyor. Sonra bu altınların, Rusya ve İran gibi yaptırım altındaki ülkelerden petrol veya benzeri mallarla takas edildiği öne sürüldü.

Habere göre, Ağustos 2025’te yapılan operasyon, iddiaların yankısını daha da büyüttü. 23 dükkanda arama yapıldı, 40’tan fazla kişi gözaltına alındı. Ele geçirilenler arasında 135 mücevher, 1.132 külçe kıymetli metal, 267 tarihi eser ve çeşitli dijital materyaller vardı. Yetkililer, bunun yalnızca “buzdağının görünen kısmı” olduğunu, asıl ağın hâlâ faal olduğunu ima ediyor. Transnasyonal suç uzmanı Prof. Louise Shelley, Kapalıçarşı’nın uzun süredir kara para aklama açısından merkezi bir rol oynadığını belirtiyor. Transparency International’dan Oğuzhan Akın ise, altının küçük atölyelerde eritilip yeniden kodlanmasının “suçlu kökeni” gizlediğini söylüyor.

Diyarbakır'da tokalaşma krizi!
Diyarbakır'da tokalaşma krizi!
İçeriği Görüntüle

TABLO BULANIK

New York Post’un haberi büyük yankı uyandırsa da, yayın organının sansasyonel yaklaşımı nedeniyle dikkatli olunması gerekiyor. AP gibi ajanslar, İstanbul’daki mücevher baskınlarını doğruluyor ancak 250 milyon dolarlık ağ iddiası henüz mahkeme kararıyla desteklenmiş değil. Dolayısıyla tablo bulanık. Kapalıçarşı’da gerçek bir suç ağı mı var, yoksa siyasi ve ekonomik gerilimlerin gölgesinde abartılmış bir hikaye mi anlatılıyor, bunu zaman gösterecek. (Sözcü)