18 milyon öğrenci, için 2025-2026 eğitim öğretim yılının ilk ara tatili bitti, bugün ders zili çaldı. Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) programına kayıtlı 1 milyon 33 bin meslek liseli öğrenci ise hiç tatil yapamadan soluğu hizmet sektörü veya sanayide aldı.
Ankara’da Organize Sanayi Bölgesi’nde bir fabrikada makine bölümünde MESEM kapsamında çalışan 16 yaşındaki M.B.'nin anlattıkları ise çocuk işçiliğinde yaşanan hak ihlallerini ve resmi verilere yansımayan gerçekleri gözler önüne serdi.
ÖĞRENCİ DEĞİL 'UCUZ İŞÇİ'
Bianet'te yer alan habere göre M.B, haftanın beş günü işe bir günü okula gidiyor. Eğer kullandığı makinede iş bitmediyse günde yaklaşık 10 saat çalışıyor. Fabrikada yaklaşık 30 kişinin çalıştığını ve onların yarısının MESEM’li olduğu bilgisini aktaran M.B, hem aldıkları ücretin yetersizliği hem de çalışma düzeninden dolayı bir sosyal hayatları olmadığının da altını çiziyor. Kendisi gibi öğrencilere “tamamen ucuz işçi olarak” bakıldığını belirten M.B yaşadıkları hak ihlallerini şöyle anlatıyor:
“Benim şu an toplam maaşım 8 bin lira. Bu 8 bin liranın, 6 bin 100 lirasını okul işletmeye yatırıyor. İşletme üzerine 2 bin lira para koyup benim hesabımı yapıyor. Hiçbir şekilde bizim için para çıkmıyor ceplerinden. Mesela kış yaklaşıyor, kışın her bölümde bir soba oluyor ama bu çok yetersiz kalıyor. Mesela benim makinem sobaya aşırı uzak ve hiçbir şekilde faydalanamıyorum. Yazın varillere çöp dolduruyoruz, çöpleri yukarıdaki çuvallara boşaltıyoruz. Kışın da o çuvallardan varillere yine çöp yükleyip o çöpleri sobada yakıyoruz. Bu hem sağlıksız hem de ısıtmıyor. Yağ döktürüyorlar soba yağı, daha iyi yansın diye. Bu da tehlikeli. Yemek konusunda da yine mesela bizim aşçı bir tane abla var. Beslenmeye düzgün para ayırmıyorlar, abla da bundan şikayetçi.”
“YARALANDIĞIMIZDA BİZE DEĞİL, MALZEMEYE BAKIYORLAR"
MESEM’li pek çok öğrencinin kendisine benzer koşullarda çalıştırıldığına dikkat çeken M.B sadece ısınma, beslenme değil iş güvenliği gibi temel bir konuda da önlemlerin alınmadığını, belirtiyor. Tehlikeli işler yaptıklarını ve iş güvenliğinin de sağlanmadığını ifade eden M.B, karşı karşıya kaldığı riskleri ve mahrum bırakıldığı iş güvenliği önlemlerini de şöyle örneklendiriyor:
“Ben CNC Torna Operatörüyüm, malzeme bağlıyorsun makineye, sürekli aşırı yüksek devirde dönüyor. Fırlayabilir zaten birkaç kere fırlattı malzemeyi. Makinenin kapısı kapalı olduğu için neyse ki bir şey olmadı. Ki böyle bir durum olduğunda (yaralanma gibi) size bakmıyorlar. Direkt işe bakıyorlar, malzemeye bakıyorlar. Bir de üstüne fırça yiyorsunuz; Bu malzeme niye fırladı niye düzgün yapmadın diye”
GÜVENLİK EKİPMANLARINI KENDİLERİ ALMAK ZORUNDA KALIYORLAR
Bu risklere rağmen aynı koşullarda çalıştırılmaya devam eden M.B, eldiven, gözlük, kulaklık, baret demirli ayakkabı gibi ekipmanların da düzenli olarak verilmediğini vurguluyor. Kendisinin çelik malzemeler ile çalıştığını ve çelik kesiğinden oluşan çapaklar nedeniyle sürekli ellerinin kesildiği bilgisini paylaşan M.B, dışarıdan eldiven almak zorunda kaldıklarını da belirtiyor. M.B ekipman talep ettiklerinde kendilerine patronların kendilerine “ Halledeceğiz, vereceğim, alacağım” yanıtını verildiklerini ancak henüz bir sonuç alamadıklarını kaydediyor. M,B’ye göre iş güvenliği hiçbir şekilde sağlanmıyor.
“KOORDİNATÖR ÖĞRETMENLER BİZİ KONTROLE GELMİYOR”
Verilere yansımayanlar sadece iş güvenliği konusundaki eksiklikler değil, M.B denetimin de yetersiz olduğunu şu sözlerle anlatıyor:
“Koordinatör öğretmenlerimiz düzenli olarak fabrikaya gelip bizi kontrol etmiyor. Mesela benim yanıma üç yıl boyunca koordinatör öğretmen gelmedi. Öğretmen gelen arkadaşlarımın yanında hep patronumuz oluyordu. Öğretmen patronun yanında soruyordu tüm soruları. Öğretmenler denetime gelmediği için veya geldiği zaman da patronun yanında bu tür sorular sorduğu için biz rahat konuşamıyoruz, sorunlarımızı dile getiremiyoruz.”
“PATRONLAR VE USTALAR ÖĞRENCİLERİ ZORBALIYOR”
Fabrika içinde öğrencilerin sadece patronlar tarafından değil aynı zamanda ustalar tarafından da zorbalandığını söyleyen M.B, fiziksel ve sözlü müdahalelere maruz kaldıklarını ifade ediyor. Ustaların öğrencilere “sürekli hakaret ettiklerini” belirten M.B bu sürecin sadece fabrikalarda yaşanan ihlallerden oluşmadığını, MESEM’in eğitim hayatına olumsuz etki eden bir sistem olduğunu şöyle açıklıyor:
“Üç kere okul değiştirmek zorunda kaldım. Bu okul değişiklikleri dört, beş ay sürdü. Okula gitmediğim süreçte iş yerine gittim. Ve bunun için herhangi bir ek ücret, mesai ücreti almıyordum. Ve bizi ilk defa geçen hafta pazartesi günü okula çağırdılar. Benim okul günüm pazartesi olarak belirlendi. Konferans salonunda “Önümüzdeki hafta ara tatil, ara tatilde okula gelmeyin” dediler. Ben söz hakkı istedim. ‘Ara tatilde okul için belirlenen günde biz ne yapacağız?’ diye sordum. Müdür bana ‘İşletmeye gitmeyin. Gidiyorsanız da ek ücret alın, mesai paranızı alın’ dedi. Ara tatil geldi. Pazar günü benim patronum aradı “yarın işe geleceksin” dedi. Ben de ek ücret verirse gideceğimi söyledim. Patron da “Hiç bir şekilde ek ücret verilmeyecek. Yıllardır böyle işliyor” dedi. Ben de mecbur gitmek zorunda kaldım.”
TATİLLERİ YOK
Öğrenciler için resmi tatil olmasına rağmen işe gitmek zorunda bırakıldığını söyleyen M.B “Ara tatillerimizde, okul günümüzde dahi biz işletmeye gidip çalışmak zorundayız. Yaz tatili de aynı şekilde.” ifadeleriyle sözlerini tamamladı.