KADINLAR ÖLDÜRÜLÜYOR, SIĞINMA HAKKI ENGELLENİYOR
Türkiye’de erkek şiddeti giderek artarken, kadınlar korunmasız bırakılıyor. Sadece 2024 yılında 394 kadın öldürüldü, 258 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Bu, son 10 yılın en yüksek kadın cinayeti verisi oldu.
Kadına yönelik şiddete karşı mekanizmaların etkisiz hale getirilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ve 6284 sayılı yasanın sürekli hedef alınması, kadınları yalnızlaştırıyor. AKP iktidarı ise bu tabloya rağmen 2025’i “Aile Yılı” ilan ederek kadınların yaşamsal ihtiyaçlarını geri plana atıyor.
SIĞINMAEVİ SAYISI SON 10 YILDA SADECE 2 ARTTI
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre, 2013–2024 yılları arasında 2 milyon 732 bin kadın şiddetle mücadele hattını aradı. Ancak buna rağmen, sığınmaevi sayısı son 10 yılda yalnızca 2 adet arttı. 2025 yılı hedefi 164 olmasına rağmen şu an yalnızca 149 sığınmaevi bulunuyor.
Toplam kapasite sadece 3.579 kişi ile sınırlı. Avrupa standartlarına göre her 10.000 kadın için bir yatak gerekirken, Türkiye’de 22.945 kadına bir yatak düşüyor. Üstelik birçok sığınmaevinde kadınlar çocuklarıyla 9 kişilik koğuşlarda kalmak zorunda.
YASAYA RAĞMEN BELEDİYELERDE SIĞINMAEVİ YOK
5393 Sayılı Belediye Kanunu’na göre, büyükşehirler ve nüfusu 100 bini aşan belediyeler sığınmaevi açmak zorunda. Ancak bu ölçütlere uyan 246 belediyeden sadece 32’sinde sığınmaevi var. Yasaya rağmen görevini yerine getirmeyen belediyelere yaptırım uygulanmıyor.
Bazı büyükşehirlerdeki sığınmaevi sayıları:
- İstanbul: 9
- İzmir: 6
- Ankara: 4
- Diyarbakır: 2
- Antalya ve Bursa: 3
- Aydın, Eskişehir, Gaziantep, Mersin: 3
- Uşak: 1
DÜNYA STANDARTLARI ÇOK UZAKTA
Avrupa ülkelerinde 10.000 kadına bir sığınma yatağı zorunlu. Türkiye bu oranın çok gerisinde. Avrupa’da sığınmaevleri “ev” konforuna göre tasarlanırken, Türkiye’de nitelik olarak da büyük eksiklikler göze çarpıyor.
1 TEMMUZ’UN ACI HATIRASI
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldığı tarih olan 1 Temmuz 2021’in üzerinden tam 4 yıl geçti. Bu sürede 1.310 kadın öldürüldü, 982 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Kadın örgütleri, bu kararı “hayattan koparılmanın miladı” olarak niteliyor.