EYT ve Emekliler Federasyonu'nun Kadıköy İskele'de düzenlediği protesto eyleminde çok sayıda emekli bir araya geldi.
Emekli ve dar gelirlileri derinden etkileyen kira sorununun anlatıldığı bir skeçte, kiracı rolündeki emekli "Ne yiyeceğiz, taş mı?" diye tepki gösterdi. Ardından kurulan seçim sandığına değişik talepleri içeren pusulalar atıldı. "Geçim yoksa seçim istiyoruz", "Emekliden iktidara kırmızı kart", "Emeklilerin hayatını bitirdiniz", "Ya geçim ya seçim", "Emekli üvey evlat mı?" ve "Hükümet şaşırma, sabrımızı taşırma" yazılı pusulalar sandığa birer birer atıldı.
Yapılan basın açıklamasında da "Emekliyi bitirdiniz, hayatını çökerttiniz, umutlarını tükettiniz, onurunu kırdınız. Alınterini yok saydınız, muhtaç duruma düşürdünüz, sabır sınırlarını zorladınız. Yoksulluğu kader yaptınız. Enflasyon canavarı ile nefessiz bırakıp yaşarken öldürdünüz" denildi.
"ÖMRÜMÜZÜN SONUNDA REFAH İÇİNDE YAŞAMAMIZ GEREKİRKEN..."
Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
"Emekli aylardır feryat ediyor. Kulaklarınızı tıkadınız. Geçinemeyen emeklinin dramını görmezden geldiniz. Açlıkla boğuşan milyonları vaatlerle oyaladınız. Ömrümüzün sonbaharında, refah ve huzur içinde yaşamamız gerekirken, şimdi, en temel ihtiyaçlarımızı alamıyoruz. Çarşıya pazara gidemiyoruz. Kirayı, faturayı ödeyemiyoruz. Parasızlıktan insan içine çıkamıyoruz. Bugün emekli çöpün başında, pazarın çürüğünde, artığında dolaşıyor. Bize reva gördüğünüz hayat bu mu?"
TÜİK ve ENAG'ın enflasyon rakamlarına, açlık ve yoksullak sınırlarına işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Bugün bu ülkede açlık sınırı 30 bin lirayı aşmış, yoksulluk sınırı 90 bin liraya dayanmıştır. Hükümet TÜİK' in yüzde 16,67'lik TÜFE oranını dikkate alarak, 2 kuruş da refah payı ekleyerek en düşük emekli maaşını 16 bin 881 TL'ye yükselttiğini açıkladı. Peki soruyoruz 16 bin 881 lirayla hangi emekli insanca bir yaşam sürebilir? Hangi emekli kirayı, faturayı, mutfağı aynı anda döndürebilir?"
"ARTIK YETER"
"Emeklinin kaderini TÜİK’in gerçek dışı tablolarına bağlamaktan vazgeçin. Gerçek enflasyonu görün, vicdana gelin. TÜİK’e değil, emeklinin çığlığına kulak verin" ifadeleri yer alan açıklamada, şöyle devam edildi:
"Artık yeter. Gerçekleri gizleyerek milyonlarca emeklinin hayatıyla oynayamazsın. Yoksulluğunu ve sefaletini makyajlı verilerle kapatamazsın. Bu aldatmaca emeklinin alınterini hiçe saymaktır. Bu haksızlığı meşrulaştıramazsın. Girdiğiniz vebal, tarih boyunca utançla anılacaktır. Emeklinin sefaletinde asıl kırılma noktası 2008'de yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa'dır. Emekli aylık bağlama oranları ciddi bir şekilde düşürüldü, refah payı kaldırıldı. Emeklilik bir hak olmaktan çıkarılıp, maliyet kalemi haline dönüştürüldü.
"KRİZİN SORUMLUSU YANLIŞ EKONOMİ POLİTİKALARDIR"
2002 yılında asgari ücretin 1,5 katı olan en düşük emekli aylıkları bugün açlık sınırının çok altında, yarısı kadar. Ülke ekonomisi derin bir krizden geçiyor. Ancak bu krizin faturasını her defasında aynı kesim ödüyor, emekli, emekçi ve dar gelirli. Krizin sorumlusu emekliler değil, yanlış ekonomi politikalarıdır. Üretim yerine tüketimi pompalayan, rantı büyüten, faize dayalı ekonomi modeli çökmüştür. Kendi ayakları üzerinde duramayan, dışa bağımlı bu sistem iflas etmiştir. Kur korumalı mevduat gibi uygulamalarla zengin daha zengin edilirken, halk yoksulluğa mahkum edilmiştir. Hazine kaynakları bir avuç sermayeye aktarılmış, kamunun eli zayıflatılmıştır.
"KRİZ DEĞİL ADALET İSTİYORUZ"
Ekonomi büyümüyor, yatırım, istihdam, üretim artmıyor. Büyüme rakamları vitrinde, iflaslar ve işsizlik perde arkasında kalıyor. Bu kriz masa başında değil, pazarda, mutfakta, sokakta yaşanıyor. Çözüm; krizin bedelini halk değil, krizi yaratanlar ödesin. İsraf düzeni son bulsun. KKM’ye değil üreticiye, ranta değil işçiye kaynak aktarılsın. Emeklinin, emekçinin alınteri korunsun, sosyal devlet ilkesi yeniden hâkim kılınsın. Bu ülkenin yükünü sırtlayanlar artık kriz değil, adalet istiyor. Bedel ödemek değil, hakkını istiyor. Vatandaşın hakkı insanca ve onuruyla yaşamaktır. Derdimiz davamız geçim. Bu kadar eziyete, zulme, adaletsizliğe sessiz kalamayız. Yönetemiyorsanız, yönetecekler gelsin."