İsmet İnönü'nün müzik aşkı

Cumhuriyet’in Kalbi Çankaya’da, onun da kalbi Pembe Köşk’te alışagelmişin dışında bir sergi düzenleniyor. Sergi demişken hepimizin aklına resim vb. sergiler gelir ama Millî Şef İsmet İnönü’nün evi, Cumhuriyet’in baki kalan hafızası Pembe Köşk’te düzenlenen Mavilimden Yunus Emre Oratoryosu’na Cumhuriyet’in Başkentinde Müziğin Serüveni sergisi, Filiz Gencer’in küratörlüğünde klasiklerin dışında düzenlenen bir sergi. İçerisinde İsmet İnönü’nün müziğe karşı olan sevgisini bizlere en iyi şekilde gösteren müzik çalarlı koltuk yer alıyor. Peki, herkesin duyunca şaşırdığı bu koltuk nasıl ortaya çıktı? Kim yaptırdı, neden yapıldı ve nerede kullanıldı? Hepsini anlatacağım…

Takvimler 1929’u gösteriyordu. Türkiye’nin ilk konservatuvarı Musiki Muallim Mektebi, Ankara’nın en çok tercih edilen konser mekânlarından birisi oldu. Bu konserlerin müdavimi tabii ki müzik tutkusuyla bilinen İsmet İnönü ve ailesiydi. Paşa sürekli konserlere gelse de kulağındaki işitme kaybından dolayı konserlerden tam olarak verim alamıyordu. İşte 1930 yılında akustik fan ve ses toplayıcıları olan berjer koltuk böyle ortaya çıktı. İnönü artık klasik müzik konserlerini gönlü ferah bir şekilde dinleyebiliyordu. Hatta Paşa’ya bir gazeteci tarafından “kadrolu seyirci” lakabı takılmıştı.

İsmet İnönü müziğe, sanata, bilime karşı o kadar ilgiliydi ki; saydığım bu değerlere katkı sunan herkesi teşvik etmek istiyordu. CHP Sanat Mükafatı. 1942’den 1947’ye kadar bu ödül, edebiyattan mimariye ve daha birçok alanda başarıya ulaşan kişilerle mükâfatlandırılmıştır. Sanırım o yıllarda Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği “muasır medeniyetler seviyesine” ulaşmışız.

1949 yılında TBMM’de kabul edilerek İnönü Armağanları ortaya çıktı. Ve bu ödülün daha farklı bir misyonu ve vizyonu vardı. Sadece sanatla sınırlı kalmıyordu; bu sefer Anadolu’daki veterineri de kapsıyordu bu ödül. Yani CHP Sanat Mükafatı’yla sanatı, İnönü Armağanları’yla sanatı, bilimi ve daha fazlasını kapsayan bir anlayış vardı Türkiye’de.
Günümüzde ise bırakın Anadolu’daki bir veterinerin aşı bulduğu için ödüllendirilmesini, Nobel ödülü alan değerlerimiz bile itibar görmüyor. İşte İsmet Paşa o yıllarda bambaşka bir anlayışı, modernizmi ve medeniyeti hâkim kılmıştı bu topraklarda.

İKİ ÖDÜLE DE O SAHİP OLDU

Pembe Köşk’te sergiyi gezerken serginin küratörü Filiz Gencer, iki ödüle sahip olan bir ismi anlattı. O isim Ahmed Adnan Saygun’du. Hem CHP Sanat Mükafatı’nı arkadaşlarıyla birlikte kazanıyor, sonrasında da İnönü Sanat Armağanı’nı ilk ve son defa alan kişi oluyor. Saygun’dan sonra İnönü Sanat Armağanı tarihe altın harflerle kazınarak son sahibi Adnan Saygun oluyor. Hatta bunun diploması da Pembe Köşk’te sergileniyor.


DUVAR PİYANOSU

İsmet İnönü cepheye giderken eşine bir hediye alıyor. Ve tabii ki müzik tutkusu ile bilinen İnönü’nün Mevhibe’ye aldığı hediye bir piyano oluyor. Hatta İsmet Paşa, eşi Mevhibe Hanım’a piyanoyu öğrenmesi için bir müzik öğretmeni tutuyor. Öğrenme sürecini de cepheden yazdığı mektuplarla teyit ediyor. Bir elinde silahıyla yurdunu savunuyor, diğer elindeki kalemiyle de eşine mektuplar yazarak ona olan özlemini ve piyanoda hangi eserleri çalmayı öğrendiğini merak ediyor.


Cumhuriyetimizin 102. yaşında Pembe Köşk’te gerçekleştirilen, içerisinde sanatla, bilimle, Cumhuriyet hafızasını barındıran bu sergiye bütün Ankaralıları davet ediyorum. Herkesin gelip görmesi gereken bir sergi. Özellikle de benim meslek hayatımda her zaman örnek aldığım gazeteci Metin Toker’in eşi, İsmet Paşa’nın kızı Özden İnönü Toker’le tanışmaya ve onun engin bilgilerinden feyz almaya herkesi davet ediyorum.

Burada kaleme aldığım, almadığım birçok tarihi konu Özden Hanım’ın hafızasında hâlâ dün gibi. İlerleyen zamanlarda Özden Hanım’ın, Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Ülkü’nün Pembe Köşk’teki yemek masasındaki güzel hatıralarını da kaleme alacağım..