Bazı mekânlar vardır; içine adım attığınız anda taşları, duvarları, hatta ağaçlarının gölgesi bile size bir hikâye fısıldar. Antalya’da yıllar önce “çevre dostu” mottosuyla inşa edilen Naturland da böyle bir yerdi. Dünyanın ilk “ekolojik otellerinden” biri olma iddiasıyla kurulan bu devasa tatil köyü, bir yandan masalsı mimarisiyle büyülerken, diğer yandan kapitalizmin ve siyasetin kıskacında yavaş yavaş kendi mezarını kazdı.
Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin dikkat çeken yapımlarından biri olan Hiçbir Şey Normal Değil, gazeteci kimliğiyle de tanınan Ceylan Özgün Özçelik imzalı bir belgesel. Film, Türkiye’de “ekolojik otel” adıyla inşa edilen Naturland’in bugün terk edilmiş arazisine odaklanıyor.
Özçelik’in yönetmenliğini üstlendiği bu yapım, Naturland’ın çöküşünün sessiz tanığı. Belgesel ile kurmacanın sınırlarını zorlayan film, absürtle gerçekliği iç içe geçirerek seyirciyi hem düşündürüyor hem sarsıyor. 1990’ların en popüler tatil köylerinden biri olan, oyunbaz mimarisiyle bilinen Naturland’ın 2014’te terk edilişi; filmde “örtbas edilen sırlar”, “kapanmamış haklar” ve “doğanın sessiz çığlıkları”yla yeniden açılıyor.
Ayvalık Uluslararası Film Festivali kapsamında Fabrika Ayvalık’ta gösterilen belgesel, sadece bir tatil mekânının hikâyesini değil; hafızanın, emeğin ve doğanın çatışmalarını da sahneye taşıyor. Fabrika Ayvalık’ın tarihsel atmosferiyle Naturland’ın harabeye dönmüş görkemi yan yana geldiğinde ise izleyiciyi düşündürücü bir simetri karşılıyor.
Yaratıcı ekip de anlatının önemli bir parçası. Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik, senaristlik, röportajlar ve arşiv çalışmalarıyla hikâyenin bel kemiğini kurarken; yapımcı, görüntü yönetmeni, ses ekibi, dansçılar ve oyuncular da bu sinematografik belleği tamamlıyor. Dans koreografileri ve mekân–ses ilişkisi, filmi yalnızca görsel bir anlatı olmaktan çıkarıp bir duygu ve hafıza deneyimine dönüştürüyor.
Belgeselin seyri, yalnızca bir otelin tarihini anlatmakla kalmıyor; Türkiye’nin doğayla, emekle, siyasetle ve tüketim kültürüyle kurduğu ilişkileri de yansıtıyor. Çünkü gerçekten de hiçbir şey normal değil.
Özçelik, Naturland’in hikâyesini aktarırken doğa ve hayvan katliamına, emek sömürüsüne ve “derin ilişkiler” gölgesinde kurulan düzenin iç yüzüne ışık tutuyor.
Naturland’ın hikâyesi, aslında Türkiye’nin yakın dönemini okumak için de güçlü bir mercek sunuyor. Daha kuruluş aşamasında “hiçbir ağaç kesilmeyecek” denmesine rağmen doğa tahrip edildi; köylüler yerlerinden edildi, hayvanlar katledildi, çalışanların emeği karşılıksız kaldı. Tesis, daha ilk günden itibaren çıkar ilişkilerinin ve güç odaklarının gölgesinde büyüyen bir yapı olarak dikkat çekti. Bu nedenle belgesel, mekânı yalnızca bir tatil köyü olarak değil, kapitalist düzenin küçük bir laboratuvarı olarak da ele alıyor.
Özçelik ve ekibinin araştırmaları, Naturland’ın gerçeğe tam olarak ulaşılamayan bir yer olduğunu da gösteriyor. İnsanlara ne oldu? Hayvanlara ne oldu? Doğaya ne oldu? Bugün hâlâ yanıtı net olmayan sorular bunlar. Terk edilmesinin ardından orada kalan hayvanların akıbetine dair söylentiler var; açlıktan öldükleri, sessizce yok oldukları dile getiriliyor. Ancak kesin bir bilgiye ulaşılamıyor. Bu belirsizlik, Naturland’ın hayaletlerinin hâlâ aramızda dolaştığını düşündürüyor.
Filmin kurgusu da bu düşünceyi destekler nitelikte. Eski çalışanlar ve tatilcilerle yapılan röportajlar üzerinden Naturland adeta bir “sirk” olarak yeniden kurgulanıyor. Bir zamanlar rengârenk, büyülü bir dünya gibi sunulan bu mekânda; aslında insanlar, hayvanlar ve doğa sistemli bir sömürü düzeninin parçasıydı. Belgesel, seyirciyi de bu karanlık sirkin içine çekerek, tüketim kültürünün yıkıcı yüzüyle yüzleştiriyor.
Film, dünyanın ilk “çevre dostu” ve “ekolojik tatil köyü” olarak pazarlanan Naturland’in tartışmalı portresini seyirciye sunuyor. Doğanın tüm bileşenlerinin metalaştırıldığı, 1990’ların en popüler tatil köylerinden biri olan bu otel, 2014’te kapandı ve ardında karanlık sırlar bıraktı. Otelin otuz yıllık tuhaflıklarla dolu tarihini merkezine alan belgesel, bir ütopyanın nasıl distopyaya dönüştüğünü; mekân ile hafıza, tüketim ile yıkım, devlet ile siyaset arasındaki ilişkiler üzerinden anlatıyor.
Naturland’a Şimdi Ne Oldu?
Belgesel, Antalya’daki Naturland Eko Park ve Resort Otel’in geçmişini ve günümüzdeki hâlini inceliyor. 1988’de ruhsatı verilen ve 1991’de turizme açılan otel, dönemin en ünlü ‘eko tatil’ otellerinden biriydi. 130 bin metrekarelik alan üzerine kurulu otelde 692 yatak kapasiteli 564 otel odası, 3 kral dairesi, 11 bio ev, 39 apart ve 4 taş evin yanı sıra 300 kişilik lokanta, 330 kişilik konferans salonu, 100 kişilik disko, tırmanma kayası, 500 kişilik amfitiyatro, ahırlar, geleneksel değirmen, inka mağarası, akvaryum, fuaye ve servis alanı, tenis kortu, açık yüzme havuzları, aquapark, teleferik ve çocuklar için mini gezi treni gibi birçok alan bulunuyordu.
Bakımsızlıktan harabeye dönen otelin milyonlarca lira elektrik ve su borcunun yanı sıra çalışanlar ve alacaklılardan gelen icralar nedeniyle taşınır demirbaşlara da el konuldu. Bu süreçte otelde çok sayıda hırsızlık olayı yaşandı. Harabeye dönüşen Naturland, son dönemde bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin dikkatini çekiyor; duvarlarda Rusça ve Ukraynaca yazıların yer aldığı otel, içeri girenlerin büyük ve çok sayıda aktivite merkezi olan yapının halini görünce şaşırmasına neden oluyor. Belgesel filmi izledikten sonra yaptığımız kısa araştırmada ise otelin akıbetiyle ilgili net bir bilgiye ulaşılamıyor; Naturland hâlâ gizemini koruyor.
2020 yılında otel, toplam 96 milyon 559 bin 629 TL muhammen bedelle icradan satışa çıkarıldı. Ancak bu ihalede alıcı çıkmadı. Sonraki yıllarda da çeşitli ihaleler düzenlendi, ancak otelin akıbetiyle ilgili net bir bilgiye ulaşılamadı.
Son olarak, 2024 yılında Özak GYO, Naturland Eko Park ve Resort Otel'in üst kullanım hakkını 625 milyon TL bedelle satın aldığını açıkladı. Bu satın alma işlemiyle birlikte otelin geleceğiyle ilgili yeni bir dönemin başlaması bekleniyor.
Hiçbir Şey Normal Değil, yönetmenliğini ve senaristliğini Ceylan Özgün Özçelik’in üstlendiği, yapımcılığını Armağan Lale’nin gerçekleştirdiği bir film. Oyuncu kadrosunda Hasibe Eren, Tuğrul Tülek, Damla Sönmez, Selen Domaç ve Selin Şenay yer alıyor. Çoğunluğu kadınlardan oluşan ekibin emeğiyle hayata geçirilen filmin kurgusunu Selda Taşkın, müziklerini ise Ekin Fil üstleniyor.