Eğitim, AKP iktidarında en çok zedelenen alanlardan biri oldu ve maalesef eğitimde yanlış ve eksik uygulamalarla geçirilecek bir gün, gelecekten çalınan onlarca güne denk geliyor. Her alanda hızlı ve sorunu çözecek reformları yapmak mümkün ama eğitimde yapılacak reformların karşılığını da yıllar içerisinde alabiliriz. Bu sebeple eksik ve yanlışların karşılığı da uzun yıllar etkisini gösterecek bir niteliğe sahip.
EĞİTİM BİR HALK HAREKETİDİR VE HERKESİ İLGİLENDİRİR
Eğitim büyük bir yapı ve sadece içeriği değil, kapsamı, yenilikçiliği, fiziki koşulları gibi çok çeşitli etki düzeylerine sahip. Eğitim bir halk hareketidir, herkesi ilgilendirir, herkesin doğal bir bileşen olduğu yerdir. Bugün eğitimle ilgisi kalmamış, torunu, komşunun çocuğu bile okula gitmeyen bir kişi olsanız dahi eğitimin niteliği sizi etkiler. Çünkü eğitimin, bugün üzerinde olduğu gibi gelecek üzerinde de etkisi büyüktür. Eğitim de her alandan etkilenir. Siyaset eğitimi etkiler, ekonomi etkiler, afetler etkiler, dış politika bile eğitimin niteliği ve sağlıklı yürütülmesi üzerinde etkilidir.
Bugün eğitimin sayfalarca anlatsak bitmeyecek sorunları var. Bu sorunlardan sadece birkaçı şöyle: Eğitimin dinselleşmesi, eğitim ortamlarının niteliksizliği, yoksulluk sebebiyle eğitimden kopma-okula aç gitme, öğretmen atamalarının düşüklüğü…
OECD ortalamasında öğrenci başına yıllık harcama 14.209 dolar iken, Türkiye'de bu rakam 5 bin 425 dolardır. OECD ülkelerinde temel eğitimin yüzde 93,3'ü kamu kaynaklarıyla finanse edilirken, Türkiye'de bu oran yalnızca yüzde 76,6'dır. Türkiye'de temel eğitim harcamalarının yüzde 18,8'i hane halkı tarafından karşılanırken OECD ortalaması yüzde 5,3'tür. Türkiye'de ortaöğretim harcamalarının yüzde 18,3'ü hane halkı tarafından karşılanırken, OECD ortalaması yüzde 7,1'dir.
Yoksullukla mücadele eden halkımız eğitim harcamalarının altından kalkamaz haldedir. Nitelikli eğitim ve hatta sadece tuvaleti temiz olsun, kapısında bir güvenlik görevlisi olsun diye imkanı olanlar çocuklarını özel okullara vermektedir. Eğitim harcamalarının altından borçla bile kalkamayanlar içinse tek yol mesleki eğitim, MESEM’ler olmaktadır.
OKULLAR NEFRET EDİLEN YERLERE DÖNÜŞMÜŞTÜR
Okullar; az katlı, bahçesi, bir laboratuvarı ve kütüphanesi olan yerlerden beton yığınlarına evrilmiştir. Okullar, çocukların akranlarıyla bir araya gelmek için can attığı ortamlardan, nefret edilen yerlere dönüşmüştür. Temizlenemeyen, güvensiz, sosyal alanları olmayan ve sadece ezbere dayalı bilgi yığınının verilip sınavdan sınava koşmanızı isteyen bir yerden çocukların nefret etmesi gayet doğaldır.
Eğitim içeriği, okul ortamlarına göre keza daha hızlı bir şekilde düzeltilebilir. Eğitimin üzerindeki dinselleşme etkisi kaldırılır, ilgili yönetmelikler-protokoller iptal edilir, ders kitapları incelip düzeltilir. Ailelerin üzerindeki eğitim harcaması yükü azaltılır, okullara yemek-temiz içme suyu; valilik-kaymakamlık ve il/ilçe belediyelerinin desteği ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın organizasyonunda, Sağlık Bakanlığı’nın denetiminde kolaylıkla çözülebilir. Liyakatsiz, torpilli yöneticiler ve ilgili akademik kadrolar hızla hak edene teslim edilebilir. Yeterli öğretmen ataması da yapılabilir. Kadrolu temizlik ve güvenlik görevlileri istihdam edilebilir. Yıllar içinde de bu olumlu adımların geri dönüşü alınır.
EN NİTELİKLİ KAMU KURUMLARI OKULLAR OLMAYACAK DA NERELER OLACAK?
Peki başka bir okul mümkün mü? Elbette mümkün ama içeriği düzeltmek, atama yapmaktan daha kolay değil. Milli Eğitim Bakanının okul yemeğiyle ilgili söylediklerini hatırlayalım: “Bütün öğrencilere yemek verirsek; çocukların yemeklerini verecek personel var mı? Okullarında yemek yiyebilecekleri alan var mı? Çocuklar bizim dağıttığımız yemekleri yer mi?”
Yeni okullar yaptık, şu kadar öğretmeni iktidarımızda atadık diyen Sayın Bakan, madem okullarda yemek yiyecek yer yok, yeni yaptığınız okullarda en azından neden tespit ettiğiniz bu sorunu çözmüyorsunuz? Madem iktidarınızda atandı öğretmenlerin çoğunluğu, neden planlama yapmadan binlerce daha öğretmen yetiştiriyorsunuz?
Yemekhanesi, laboratuvarı, kütüphanesi, spor ve bahçe alanı olmayan okul olur mu? Teknolojiden akıllı tahta dışında faydalanmayan okul olur mu? Depreme - yangına dayanıklı, her türlü güvenliği sağlanmış, en temiz ve nitelikli kamu kurumları okullar olmayacak da nereler olacak?
BAŞKA BİR OKUL MÜMKÜN!
Neden örnek nitelikte kampüs okullarımız olmasın? Sağlık merkezinden müzik odasına, spor salonu ve sahalarından kütüphaneye, bilim odalarından laboratuvarlara, oyun odasından çalışma odalarına, teknoloji odasından dinlenme alanına, dans alanından sanat alanına, parkından tarım alanına, yemekhanesinden çok amaçlı salonlara kadar her şeyi olan, az katlı bir ana binadan kollara ayrılan, kolay ulaşılabilir, yüksek tavanlı, havadar, ışık alan, yeşillikler içerisinde; okul sonrası vatandaşın ve çocukların hizmetine de açık kampüsler neden inşa edemeyelim?
Öyle bir okul yaparsınız ki o okul bir çocuğun ihtiyaç duyduğu her şeyi içinde bulundurur, öyle bir okul yaparsınız hayali büyütür. Çocuklara eşit imkanlar sunan, onların koşarak geleceği, özgür bir ortam neden eğitim ortamıyla sunulamasın? Böyle yazınca ‘yapacak alan bile yoktur böyle bir okulu’ diye düşünenler olacaktır. Ya da ne kadar maliyetli olacağını…
Onlar için; şöyle bir etrafa bakıp ne kadar çok inşaat olduğunu ve her geçen gün ne kadar alanın ranta açıldığını görmelerini ve hatırlamalarını rica ederim. Yandaşlara verilen ya da yandaşlardan alınmayan milyonlarca lirayı- dövizi de hatırlatırım.
Ya da hatırlatmama gerek yoktur, çünkü bir ülkenin çocukları için harcayacağı para, ‘ona vereceğine bunu yap’ demeye gerek olmayacak bir maliyettir! Hatta maliyet değil, geleceğe yatırımdır. Hatta yatırım da değil çocukların güzel, mutlu vakit geçireceği birçok okul günüdür!
Her şey bir hayalle başlar ve imkansız diye bir şey yoktur! Başka bir okul ve eğitim sisteminin mümkün olduğu günlerin hayaliyle…