Güncel

‘Hayata Dönüş Operasyonu’ davası, zaman aşımından düştü!

‘Hayata Dönüş Operasyonu’ davası 15 yıl sonra zaman aşımından düştü.

Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 Aralık 2000 tarihinde Bayrampaşa Cezaevi’nde düzenlenen ve 12 kişinin yaşamını yitirdiği, 29 kişinin ise yaralandığı “Hayata Dönüş Operasyonu”na ilişkin davada kritik bir karara imza attı. Aralarında 39 er ile 157 rütbeli askerin bulunduğu toplam 196 sanığın yargılandığı dosya, zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle düşürüldü.

Karar duruşmasına hayatını kaybedenlerin yakınları ve avukatlar katıldı. Duruşmada söz alan Murat Ördekçi’nin ablası İclal Şirin, yıllardır süren adalet arayışını şu sözlerle dile getirdi:

“Olayın üzerinden 25 yıl, davanın açılmasının üzerinden 15 yıl geçti. Bir arpa boyu yol alınmadı. Kardeşim boş yere öldürüldü. Mahkumlar sakin şekilde tahliye edilebilirdi. Bu operasyonun emrini verenler hiç yargılanmadı. Kartalkaya dosyası 9 ayda bitti, bizimki neden 15 yıl sürdü?”

Aileler, sürecin uzatılarak fiilen cezasızlık yaratıldığını savundu.

MAHKEME: OLAĞANÜSTÜ ZAMAN AŞIMI DOLDU

Mahkeme heyeti, kararında olağanüstü zaman aşımı süresi olan 22 yıl 6 ayın dolduğunu belirtti. Böylece dava, Ümraniye Cezaevi Operasyonu’na ilişkin davada uygulanan zaman aşımı kararına atıf yapılarak düşürüldü.

Bu karar, cezaevi operasyonlarına ilişkin uzun yıllardır gündemde olan yargısal gecikmeler ve cezasızlık tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

ZAMAN AŞIMI NEDİR? CEZA DAVALARINDA NASIL UYGULANIR?

Ceza yargılamasında zaman aşımı, devletin belirli bir suç hakkında belli bir süre geçtikten sonra cezalandırma yetkisini kaybetmesi anlamına gelir. Bu süre, suçun niteliğine göre değişir ve Ceza Kanunu’nda açıkça düzenlenmiştir.

1. OLAĞAN ZAMAN AŞIMI:
Suçun işlendiği tarihten itibaren başlayarak, kanunda belirtilen yılların geçmesiyle devletin dava açma hakkı ortadan kalkar.

2. OLAĞANÜSTÜ (UZAMIŞ) ZAMAN AŞIMI:
Özellikle toplu suçlar, kamu görevlilerinin işlediği suçlar gibi durumlarda zaman aşımı süresi belirli oranlarda artırılır. “Hayata Dönüş Operasyonu” gibi davalarda bu kapsam uygulanır.

3. ZAMAN AŞIMI DOLDUĞUNDA NE OLUR?
Mahkeme, maddi gerçek ortaya konulmamış olsa bile davanın düşmesine karar verir. Bu durumda sanıklar hakkında ceza verilemez, yargılama devam ettirilemez.

4. TARTIŞMALAR NEDEN BÜYÜYOR?

Cezaevlerinde yaşam hakkı ihlali iddiaları ağır suç kapsamındadır.

Bu tür davaların uzun sürmesi, zaman aşımının dolmasına neden olarak fiili cezasızlık yaratır.

Aileler, soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin bilinçli olarak uzatıldığı görüşünü dile getirir.

“Hayata Dönüş Operasyonu” davasının zaman aşımından düşmesi, Türkiye’de zaman aşımı uygulamalarının yeniden tartışılmasına yol açmış durumda.

NE OLMUŞTU?

Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerinin F tipi hücre sistemine ve tecrit uygulamasına direnmek için 20 Ekim'de başlattıkları açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerine karşı, 19 Aralık 2000 tarihinde, 20 cezaevine birden yapılan, 2'si asker 30'u tutuklu 32 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı, yaklaşık 10.000 güvenlik görevlisi tarafından operasyon gerçekleştirilmişti. Operasyona “Hayata Dönüş” adı verilmişti.

Bu operasyon sırasında Ümraniye Kapalı Cezaevi'nde Uzman Çavuş Nurettin Kurt ile Çanakkale Kapalı Cezaevi'nde Mustafa Mutlu adlı iki asker de yaşamlarını yitirmişti. İlk olarak, Nurettin Kurt'un, teslim ol çağrılarına ateşle karşılık veren mahkûmlarca vurulduğu açıklanmıştı. Ancak Kurt'a yapılan otopside ölüme yol açan yaralanmaya “yüksek kinetik enerjili bir silahın” sebep olduğu belirlendi. Ümraniye Cezaevi'nden çıkarıldığı iddia edilen beş adet tabancanın içinde “yüksek kinetik enerjili silah” olarak kabul edilen uzun namlulu silahlar yoktu. Ayrıca silahın mahkûmlarda olmayan uzun namlulu bir silah olduğu belirlendi ve Kurt'un ölümüne yol açan silahın mahkûmlardan elde edildiği öne sürülen silahlar olmadığı belirtildi. Raporda, ölüme yol açan silahın sadece AK-47 ya da G-3 piyade tüfeği olabileceği belirtildi ve Kurt'un askerlerin silahıyla öldüğü kesinleşti.

Resmi makamların operasyonla ilgili dile getirdikleri açıklamaların ve basında çıkan birçok haberin de yalan ve sahte olduğu ortaya çıkmıştı. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün "ayrıca askerin öldürdüğü tutukluların askerle çatışmaya girdiğini" demeci ve bazı ölümlerin tutuklular arasındaki çatışmadan çıktığını iddiası ortaya atmıştı. Adli Tıp uzmanlarının raporlarına göre, Bayrampaşa Cezaevi'ne yapılan operasyon hakkında söylediği "Kalaşnikofla ateş ettiler" diyen bakan Türk'ün demeçlerinin asılsız olduğunu ortaya koymuştu. Rapor'a göre, Koğuşlardan ateş edilmemiş, öldürücü dozun üzerinde gaz bombası kullanılmıştı. Bayrampaşa Kapalı Cezaevi'ndeki C-1 koğuşundaki kadın tutukluların güvenlik görevlilerinin kullandığı göz yaşartıcı, gaz ve sinir bombalarının çıkardığı yangında öldükleri belirlendi. Adli tıp uzmanlarının raporunda, yanarak ölen kadınların giysi parçaları ve ciltlerinde yanıcı maddelerin bulunduğunun tespit edildiği vurgulandı. Yine Adli tıp raporuna göre silahlı bir direniş olmamıştı. Kömüre dönmüş koğuşlarda yapılan aramalarda silaha da rastlanmamıştı. Bilirkişi raporunda ayrıca mahkûmların bulunduğu taraftan güvenlik görevlilerinin bulunduğu yöne doğru ateş açılmadığı, atışların dışarıdan içeriye doğru yapıldığı kaydedildi. Raporda, 12 kişinin öldüğü C-1 koğuşunda 6 kadın tutukludan 5'inin yanarak 1'inin ise gazdan zehirlenerek öldüğü yazıldı. C-1 koğuşunda ölen Yazgülü Güler Öztürk, Seyhan Doğan, Özlem Ercan, Şefinur Tezgel ve Gülser Tuzcu'nun cesetlerine yapılan otopsilerde elbise parçaları ile saç, doku ve cilt örneklerinde, tinerde bulunan organik solventlerden toluen, ksilen ve metanol saptandığı kaydedildi. Nilüfer Alcan adlı tutuklunun ise gaz zehirlenmesi sonucu öldüğü tespit edildi. Raporda, operasyonda kullanılan bombaların etkin maddesinin 20 gramının 38 dakikada insanı öldürdüğü vurgulanarak, "C-1 koğuşunda 35 gram bomba maddesi bulundu" denildi. Yine aynı koğuşunda patlayan onlarca gaz bombasının yanında patlamamış 45 adet bomba bulunmuştu. C-14 ve C-15 koğuşlarına da ateş açıldığı ve içeri, üzerinde "Kapalı yerlerde kullanmayın" ve "Bombayı insan ve yanan madde olmayan sahaya fırlat" yazılarının bulunduğu çok sayıda göz yaşartıcı bomba ile gaz bombasının atıldığı kaydedildi. Tutukluların silahla birbirlerini öldürdüğü iddiası da, tutukluların uzun mesafeden açılan ateş sonrası öldüğünü belirleyen adli tıp raporuyla çürütülüyordu. Rapor ayrıca, kimi delillerin karartıldığını ve jandarma tutanağındaki verilerindeki bazı çelişkileri de ortaya çıkartmıştı.

Operasyonla ilgili (sonuçlanan) tek tazminat davası, T Bayrampaşa Cezaevi'nde askerlerin öldürdüğü Murat Ördekçi'nin ailesinin İçişleri ve Adalet Bakanlığı aleyhine açtığı dava idi. İstanbul 2. İdare Mahkemesi, toplam 109 milyar lira tazminat cezasına hükmetmişti ve operasyonlarıyla ilgili ilk yargı kararı: “Yaşam hakkı ihlal edildi. Ölen hükümlünün ailesine 109 milyar ödenmeli” olmuştu, diğer cezaevlerindeki operasyonlarla ilgili de bugüne kadar sonuçlanan dava yok.

Operasyonun ardından 154 hükümlü hakkında da, faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek, isyan ve intihara azmettirmek suçlarından ömür boyu hapis istemiyle dava açılmıştı. 154 hükümlü hakkında açılan davada, 2005'te Ağır Ceza Mahkemesi delil durumlarını dikkate alarak, tutuklu yargılanan yedi hükümlü'nun tahliye kararı onaylanmıştı.

'Hayata Dönüş' operasyonunun Adli Tıp raporlarını yayınladığı için Radikal Gazetesi'ne dava açılmıştı ve İstanbul 5 No'lu DGM'de görülen duruşmada Radikal Gazetesi Sorumlu Yazı işleri Müdürü Hasan Çakkalkurt ile avukatı Köksal Bayraktar beraat etmişlerdi.

Operasyonda görev alanlar hakkında açılan ve hâlen süren birçok dava bulunuyor.

F tipi cezaevlerinin mimarlarından olan ve Operasyon sırasında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevinde bulunan Ali Suat Ertosun'a 2004 yılında AK Parti hükûmeti kararıyla Devlet Bakanı Cemil Çiçek tarafından 'Devlet Üstün Hizmet Madalyası' verilmişti.