Gazeteci Timur Soykan, bugün oturduğu kafeden sosyal medya paylaşımları nedeniyle "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla gözaltına alındı. Soykan'ın Vatan Emniyet'te kolluk ifadesi alındı.
"Memleketimizin daha adil özgür ve hakkaniyetli olması için gazeteci olarak mücadelemizi sürdüreceğiz"
Soykan, Emniyet ifadesinde şu savunmayı yaptı:
"Bu paylaşımlarımdan; 'Rejim, toplumu yolsuzluk operasyonlarına ikna etmek gibi bir derdinin kalmadığı ilan ediyor. Halka Benim dışımda bir iktidarı seçemezsin. Esirimsin' diyor. Halk ya bu baskıya boyun eğerek rejimin kölesi olacak, daha da yoksullaşacak ya da özgürlüğünü, haklarını, ülkesini savunacak.' şeklindeki paylaşımım ile buradaki sözlerimin ve eleştirimin sonuna kadar arkasındayım. Yargıda siyasi talimat ile görevini su istihmal eden ve muhalefeti sindirmeye çalışan bir oluşum söz konusu, siyasi talimat ile görev yapan ve aslında bütün toplumun adaletini savunmakla yükümlü şahıslar görevlerini su istihmal etmektedir. Yolsuzluk operasyonu adı atında sadece siyasilerin hedef gösterdiği muhalefet belediye başkanlarına operasyon yapılması bunun kanıtıdır ve aleni bir gerçektir. Bu herkezin bilgidiği aleni gerçeğe rağmen benim halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak suçlaması ile gözaltına alınmam bir fikradan farksızdır.
Önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ardından çok sayıda CHP'li belediye başkanı son olarak yine CHP'li olan Adana, Adıyaman, Antalya ve bazı belediye başkanları ve bürokratlarının gözaltına alınmasına bu nedenle tepki gösterdim. Bu operasyonların daha önce AKP ile iş yapan bir iş insanının ifadeleri ile gözaltına alındığını Başsavcılık açıklamalarından biliyorum. Türkiyedeki herkes de biliyor ki AKP'li yani İktidar Belediye Başkanları ile ilgili yüzlerce yolsuzluk dosyası hasır altı edilmiştir. Tek bir operasyon bile yapılmamıştır. Ancak muhalefet belediyeleri söz konusu olduğunda 19 Mart'tan beri operasyonların ardı arkası gelmemektedir. Bu hukukun eşitliği ilkesinin alenen ihlal edilmesidir.
Siyasi talimat ile yapılan bu operasyonların hedefi halkın oyları ile seçilmiş belediye başkanlarıdır, dolayısı ile halkın seçme ve seçilme hakkı yargı eli ile gasp edilmektedir. Buna karşı tepki göstermek demokrasinin yanında yer alan bir gazeteci için zaruridir. burada ben suç işlemiyorum. Halkın kendisini yönetenleri seçme hakkını gasp edenler suç işliyor. Bütün bu fikirlerim ve eleştirilerim düşünce ifade ve basın özgürlüğü kapsamındadır. Bu konuda daha detaylı ifademi Savcılakta vermek istiyorum.
Yine soruşturma talimatına konu olan 'Darbe sürüyor. Halkın iradesi gasp ediliyor. Sandığın manası kalmıyor.' şeklindeki paylaşımım ile ilgili olarak ise; Sabah uyandığımda Adıyaman belediye başkanı Abdurrahman Tutdere'nin gözaltına alındığını gördüm, buna tepki olarak söz konusu paylaşımı yaptım. Ben 25 yıllık gazeteciyim, hukuku siyasi emelleri ve çıkarları için alet edenlerin ülkeye verdiği zararı biliyorum.
Geçmişte AKP ile fetullahçılar yine kumpaslar kurarak demokratik haklarımızı gasp ediyordu, biz o zamanlarda yargıdaki ve diğer devlet kurumlarında yuvalanmış çeteler ile mücadele ediyorduk, yine gözaltılarda yine adliyelerdeydik ve yine biliyorumki siyasi ikbali için veya kariyeri için veya çıkarları için adaleti katledenler bağımsız mahkemeler önünde yargılanacak biz de memleketimizi daha adil, özgür ve hakkaniyetli olması için gazeteci olarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu tweetteki fikirlerimde basın ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamındadır, aynı bu ifademde olduğu gibi. Daha detaylı ifademi savcılık makamında vermek istiyorum."
Soykan'ın avukatı Ermaner: Haberleştirmeleri basın özgürlüğü kapsamındaki faaliyetlerdir
Soykan'ın ifadesinde bulunan avukatı Enes Ermaner ise savunmasında şöyle konuştu:
"Müvekkilimizin 5 Temmuz 2025 tarihinde yapmış olduğu iki paylaşım evrensel gazetesinin aynı tarihli ve Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere'nin yapmış olduğu X paylaşımlarının ifade hürriyeti kapsamında yorumlanması ve bu paylaşımların halkın haber alma özgürlüğü çerçevesinde kamu oyu tarafından tanınırlığı fazla olan bir gazeteci tarafından aktarılmasından ibarettir, söz konusu paylaşımların TCK'nun 217/A maddesi çerçevesinde Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma suçu olarak nitelendirilemeyeceği açıktır. Zira söz konusu suçun oluşabilmesi için halk arasında endişe korku veya panik yaratmak saiki ile hareket edilmesi gerekmektedir. Diğer yandan madde metninde bu suçun işlenebilmesi icin ülkenin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini ve genel sağlığı ilgilendiren gerçeğe aykırı bir bilginin paylaşılması esastır.
Diğer yandan söz konusu suçun oluşabilmesi için en önemli maddi unsurlardan biride kamu barışını bozmaya elverişli bir davranışın sergilenmiş olması gerekmektedir. Bu unsurların hiç birisi müvekkilimizin yapmış olduğu x paylaşımlarında bulunmamaktadır. Kamu oyunda İBB soruşturması ve kent uzlaşısı soruşturmaları olarak bilinen soruşturma süreçlerinde İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yanında Şişli, Esenyurt, Beylikdüzü Belediye başkanları hakkında tutuklama kararları verilmiştir bununla birlikte Büyükçekmece, Gaziosmanpaşa, Avcılar, İzmir, Ceyhan, Seyhan, Adana Büyükşehir, Antalya Büyükşehir, Adıyaman Belediyesi, Beykoz Belediyesi gibi Büyükşehir ve ilçe belediyelerine yönelik olarak da soruşturmalar yürütülmüş ve bu belediyelerin başkanları ile yöneticileri hakkında tutuklama kararları verilmiştir.
Bu yargılama süreçlerinin sadece ana muhalefet partisi belediyelerine yönelik olarak yapılması kamu oyundaki hassasiyeti arttırmış ve bu soruşturmaların siyasi saiklerle gerçekleştirildiği yönünde bir intibanın hakim olmasına neden olmuştur. Öyle ki yürütülen bu soruşturmalar nedeni ile toplumun yargıya olan güveni azalmış, bu husus yapılan kamu oyu araştırmalarınada birebir yansımıştır. Öyle ki gerek dünya çapında gerçekleştirilen yargıya güven endeksi sıralamasında Türkiye demokratik ülkelerin çok altında bir sırada yer almakta, gerekse de kamu oyu araştırmalarında bu soruşturmaların adil yargılanma hakkında aykırı gerçekleştirildiğine ilişkin kanınında oldukça yüksek olduğu ifade edilmiştir. Bu gerçekler önümüzde dururken bağımsız ve tarafsız gazetecilerin her gün bir siyasinin gündeme taşıdığı bu yargılama süreçleri hakkında yorum yapmaları eleştirmeleri görünürde gerçeklik kuralı çerçevesinde haberleştirmeleri basın özgürlüğü kapsamındaki faaliyetlerdir.
Bu husus kanun koyucu tarafından da göz önünde bulundurulmuş, 218. Madde de basın ve ifade hürriyeti kapsamındaki beyan açıklama yada haberlerin TCK'nin 217/A maddesinde düzenlenen suçu oluşturmayacağı ifade edilmiştir. Bu çerçevede İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir kısım soruşturma süreçlerinin ve bu soruşturmalarda gerçekleştirilen özgürlük kısıtlayıcı tedbirlerin eleştirilmesi suç olarak nitelendirilemez, müvekkilimiz kamu oyu tarafından gazeteci kimliği ile bilinen ve milyonlarca kişi tarafından takip edilen bir basın mensubudur, basın mensuplarının yapmış oldukları haberler yada sosyal medya paylaşımları sebebi ile gözaltına alınmaları yada tutuklanmaları yada haklarında özgürlük kısıtlayıcı diğer tedbirlere hükmedilmesi sansür niteliğindeki uygulamalardır. Anayasa ve kanunlarımıza görev basın hürdür ve sansür uygulanamaz, gazetecilerin yapmış olduğu haberlerin TCK 217/A Maddesinde ki suçu oluşturmayacağına dair bir çok yargı kararı da bulunmaktadır, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2023/4112 Esas sayılı ilamı ile Anayasa Mahkemesinin 2022/129 bireysel başvuru numaralı kararı bu yargı kararlarına örnek gösterilebilecek yüksek mahkeme kararlarını oluşturmaktadır, Müvekkilimiz suç işlemek kastı ile hareket etmemiştir.
Mesleğini bilgi birikimini görünürde gerçeklik kuralını ve basın özgürlüğünün bir gereği olarak düşüncelerini toplum ile paylaşmıştır. Bir gazetecinin düşüncelerini gazete de köşe yazısı olarak yayınlaması ile sosyal medya hesaplarında paylaşması arasında hukuk tekniği açısından hiç bir fark bulunmamaktadır. Bu çerçevede müvekkilimizin tarafsız ve objektif yayıncılık esaslarını kendine prensip olarak edinmiş bi gazeteci olduğunu tekrar belirtmek isteriz. Hakkında uygulanan gözaltı işlemi hukuka aykırılık yanında ifade hürriyeti ve basın özgürlüğününde ihlali niteliğindedir, son olarak müvekkilimiz herhangi bir şekilde kaçma şüphesi altında bulunmamaktadır, öyleki müvekkilimiz hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyasında imza atmak ve yurt dışına çıkamamak şeklinde adli kontrol tedbirleri uygulanmaktadır, bu adli kontrol tedbirlerinin her ne kadar hukuka aykırı olarak uygulandığını düşünsek te müvekkilimiz kanunlara saygılı bir yurttaş olarak bu yükümlülüklerini eksiksiz bir şekilde yerine getirmekte diğer yandan yazmış olduğu makaleler yada yaptığı haberler nedeni ile hakkında haksız şekilde başlatılan soruşturma süreçlerinde de çağırıldığı zaman ifade vermek üzere katılım göstermektedir. Gözaltı tedbirinin yasal unsurları oluşmamasına karşın müvekkilimizin özgürlüğünün kısıtlanması hukuka aykırı olup ifadesini verdiğide göz önüne alınarak serbest bırakılmasını talep ediyoruz.