İzmir'de grev beşinci gününde: İşçiler Cumhuriyet Meydanı'na yürüyecek
İzmir'de grev beşinci gününde: İşçiler Cumhuriyet Meydanı'na yürüyecek
İçeriği Görüntüle
PKK tarafından bu sabah erken saatlerde açıklanan fesih kararına ilişkin bazı rahatsız edici ifadelere karşı eleştiriler yükselmeye başladı.

Terör Örgütü PKK, 9 Mayıs günü yaptığı açıklamada fesih kongresini 5-7 Mayıs tarihlerinde topladığını belirtmişti. Burada tarihi kararlar aldıklarını vurgulayan Terör örgütü, fesih kararına ilişkin net bir açıklama yapmamış ve kongre kararlarının çok yakın bir zamanda açıklanacağını belirtmişti. Bu durum "süreçte yolunda gitmeyen işler mi oluştu" sorularını da beraberinde getirdi.

Beklenen açıklama bugün geldi. Terör örgütü PKK kendini feshettiğini uzunca bir metinle duyurdu.

Ancak metinde yer alan bazı ifadeler Türkiye açısından rahatsızlık yarattı. Eleştirilere neden olan ifadelerin bazıları şu şekilde oldu:

"PKK ADI İLE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR" DENDİ ANCAK 'YPG' ve KCK YER ALMADI

Açıklamada "PKK 12. Kongresi, pratikleşme süreci Önder APO tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı" ifadeleri kullanılırken, PKK adı ile sona erdirilen 'mücadelenin' bundan sonra başka bir örgüt çatısı (YPG) adı altında devam edip etmeyeceğine dair bir detay görülmedi. YPG'nin yanı sıra PKK'nin çatı örgütü olan KCK'nın faaliyetlerinin devam edip etmeyeceği, fesih kararına dahil olup olmadığına ilişkin bir açıklama yapılmadı.

AKP'DEN İLK AÇIKLAMA: TÜM ŞUBE VE UZANTILARI İLE...

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise PKK'nın açıklamasının ardından sosyal medya hesabından paylaşım yaparak örgütün tüm uzantıları ile fesih kararı almasının dönüm noktası olacağını ifade etti:

"Siyasi partiler arasındaki etkili ve verimli görüşme trafiği, istişare ve diyalog, demokratik siyasetin 'meşru adres' olarak sorumluluk almasını ve insiyatif üretmesini sağlamıştır. İmralı’dan yapılan çağrı sonrasında PKK’nın kendini feshetme ve silah bırakma kararı alması, 'terörsüz Türkiye' hedefi açısından önemli bir aşamadır.

Terörün tamamen bitmesi halinde yeni bir dönemin kapısı açılacaktır. Bu kararın fiilen uygulanması ve tüm boyutlarıyla gerçekleşmesi gerekmektedir.

'Fesih' ve 'silahları teslim etme' kararının, PKK’nın tüm şube ve uzantıları ile illegal yapılarını kapayacak şekilde, somut olarak ve eksiksiz hayata geçmesi bir dönüm noktası olacaktır.

LOZAN ANTLAŞMASI HEDEF ALINDI

PKK'nın açıklamasında dikkat çeken ve rahatsızlık yaratan bir başka detay ise 'Lozan' antlaşması hedef alınarak '1924 Anayası'nın Kürtleri inkar ettiğinin' ifade edilmesi oldu. PKK'nın 1924 anayasası ve Lozan Antlaşması ile 'soykırım ve asimilasyon politikalarının' etkili olduğu bir dönemde şekillendiği öne sürüldü:

^"Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı. Doğuşunda reel sosyalizmin etkilerini yaşadı ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü.

PKK katı Kürt inkarının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının egemen olduğu koşullarda şekillendi. 1978’den başlayarak yürüttüğü özgürlük mücadelesiyle Kürt varlığını kabul ettirmeyi ve Kürt sorununun Türkiye’nin temel realitesi olarak görülmesini esas aldı."

"TURGUT ÖZAL VE EKİBİNİN ORTADAN KALDIRILMASI...."

PKK'nın fesih açıklamasında dikkat çeken bir başka detay ise Turgut Özal'a değinmesi oldu. Özal'ın Kürt sorununu siyaset yolu ile çözmeye çalıştığını kaydeden örgüt, Öcalan'ın da bu adım karşısında 17 Mart 1993 tarihinde ateşkes ilan ettiğini ancak derin devletin bu durumu Özal ve ekibini 'ortadan kaldırarak' bu süreci sabote ettiğini kaydetti. Özal ve ekibinin ortadan kaldırılması ile savaşın her iki taraf için tek seçenek olduğu nitelendirmesi yapıldı:

^"Diriliş devrimimizin halkımız açısından büyük gelişmelere yol açtığı 1990’lı yılların koşullarında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Kürt sorununu siyaset yoluyla çözme arayışı gelişti. Önder APO bu arayışa 17 Mart 1993 Ateşkesiyle cevap vererek yeni bir süreç başlattı. Ancak reel sosyalizmin ağır etkileri, savaş çizgimize dayatılan çeteci anlayışlar ve derin devletin Turgut Özal ve ekibini ortadan kaldırması, Kürt inkâr ve imha siyasetinde ısrar ederek savaşı tırmandırması neticesinde bu yeni süreç sabote oldu."

"3. DÜNYA SAVAŞI KAPSAMINDA..."

Açıklamada '3. Dünya Savaşı kapsamında' Ortadoğu’da yaşananlara karşın, "Kürt-Türk ilişkilerini yeniden düzenlemeyi kaçınılmaz" olduğu söylendi:

"Cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleşen Kürt isyanları, 1000 yıllık tarihi Kürt-Türk ilişki diyalektiği ve 52 yıllık Önderlik mücadelesi Kürt sorununun ancak Ortak Vatan ve Eşit Yurttaşlık temelinde çözülmesinin kazandıracağını göstermiştir. 3. Dünya Savaşı kapsamında Ortadoğu’da yaşanan güncel gelişmeler de Kürt-Türk ilişkilerini yeniden düzenlemeyi kaçınılmaz kılmaktadır"