Türkiye’nin gündemine oturan geniş çaplı operasyonların adliyeden sonraki en kritik durağı Adli Tıp Kurumu olarak öne çıkıyor. Sadettin Saran, Ela Rümeysa Cebeci ve Mehmet Akif Ersoy gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerin de soruşturma süreçlerinde yolunun düştüğü bu merkez, uyuşturucu tespitinde hayati bir rol oynuyor. Kurum bünyesindeki Kimya İhtisas Dairesi Narkotik Şubesi, şüphelilerin uyuşturucu kullanıp kullanmadığını ve madde türünü belirleyen merkez olarak faaliyet gösteriyor.
DETAYLI ANALİZ SÜRECİ
Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi; profesör, doçent ve doktora derecesine sahip tecrübeli uzmanlardan oluşan güçlü bir akademik kadroya sahip. Bu birimde, şüpheli şahıslardan alınan numuneler üzerinde yapılan testlerle, kişinin uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığı, kullandıysa hangi maddeye maruz kaldığı bilimsel yöntemlerle tespit ediliyor. Analiz süreçleri, birbirini tamamlayan prosedürler ve belirli bir sıralama dahilinde titizlikle yürütülüyor.
BİYOLOJİK DELİLLERDE TESPİT SÜRELERİ: SAÇTA 1 YILA KADAR İZ
Savcılık tarafından kuruma sevk edilen şüphelilerden kan, idrar, saç ve tırnak olmak üzere dört farklı biyolojik numune alınıyor. Yüksek teknolojiyle donatılmış laboratuvarlarda incelenen bu numunelerin her biri, uyuşturucu kullanım geçmişine dair farklı süreleri aydınlatıyor:
Saç: Geriye dönük en uzun veriyi sağlayan materyal olarak, uyuşturucu izlerini 1 yıla kadar barındırabiliyor.
Tırnak: Saçtan sonra en uzun süreli tespit imkânı sunan tırnak numuneleriyle 3 ay geriye gidilebiliyor.
İdrar: Uyuşturucu izlerini 1 haftaya kadar muhafaza edebiliyor.
Kan: En kısa süreli tespit imkânı sunan kan örneklerinde izler sadece 1 gün boyunca kalıyor.
Şüphelilere ait bu numuneler, mühürlü tüplerde saklanarak yalnızca yetkili personelin erişimine açık tutuluyor.
LABORATUVAR ORTAMI VE GÜVENLİK PROSEDÜRLERİ
Son dönemdeki operasyonlarda isimleri geçen Ela Rumeysa Cebeci, Mehmet Akif Ersoy ve Sadettin Saran gibi şüphelilerin numuneleri de bu laboratuvarlarda analiz edildi ve raporlamada kullanılan örnekler halen muhafaza altında tutuluyor.
Bakanlık izniyle tesise giren muhabir Hürriyet muhabiri Musa Kesler’in gözlemlerine göre; Kimya İhtisas Dairesi film sahnelerini andıran bir atmosfere sahip. Kendine has kokusu, mikroskop başında çalışan önlüklü uzmanları ve gelişmiş cihazlarıyla dikkat çeken laboratuvarda, kokain, eroin ve esrar gibi her türlü uyuşturucu numunesi titizlikle inceleniyor.
TEST TALEPLERİNDE YÜZDE 50 ARTIŞ
Adli Tıp Kurumu ve Adalet Bakanlığı kaynaklarından edinilen bilgilere göre, kurumda yapılan uyuşturucu testlerinde geçen yıla oranla yüzde 50 civarında bir artış yaşandı. Yalnızca İstanbul’dan değil, diğer şehirlerden de kuruma yoğun sevk gerçekleştiriliyor. Bu artışın temelinde iki ana neden yatıyor:
Uyuşturucu operasyonlarının sıklaşması.
Hastanelerde yapılan testlerde tespit edilen usulsüzlükler ve açılan soruşturmalar nedeniyle, yargı makamlarının daha güvenilir bulduğu Adli Tıp Kurumu’nu tercih etmesi.
SOMUT ÖRNEK SİİRT’TEN: PARA KARŞILIĞI ‘TEMİZ’ RAPOR AĞI
Hastanelere yönelik bu güven erozyonunun ve Adli Tıp’a yönelimin en çarpıcı nedenlerinden biri ise yakın zamanda Siirt’te yaşanan skandalla gözler önüne serildi. Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uyuşturucu kullanan şüphelilerin tahlil sonuçlarının para karşılığında değiştirildiği iddiası üzerine kapsamlı bir soruşturma yürütüldü. Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde iki ay süren teknik ve fiziki takibin ardından, laboratuvar sonuçlarını rüşvet karşılığında "temiz" gösterdikleri öne sürülen 8'i sağlık çalışanı toplam 30 şüpheli gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından "resmi belgede sahtecilik", "rüşvet" ve "suç delillerinin yok edilmesi" suçlamalarıyla adliyeye sevk edilen şüphelilerin durumu, yargı makamlarının analiz süreçlerinde neden hastaneler yerine Adli Tıp Kurumu'nu tek güvenilir adres olarak görmeye başladığını da kanıtlar nitelikte.
YEŞİLÇAM EFSANELERİ VE BİLİMSEL GERÇEKLER
Kimya İhtisas Dairesi'ndeki uzmanlar, toplumda yerleşmiş bazı yanlış algılara da açıklık getiriyor. Özellikle Yeşilçam filmlerinde sıkça görülen, polisin ele geçirdiği tozu parmağıyla dişine sürerek uyuşturucu olduğunu anladığı sahnelerin bilimsel bir gerçekliği bulunmadığı belirtiliyor. Uzmanlar, bir maddenin uyuşturucu olup olmadığının ancak laboratuvar testleriyle kesinleşebileceğini vurguluyor.
Kurumun fiziksel altyapısı da güçlendiriliyor. İstanbul Yenibosna’da temeli atılan 9 katlı yeni ek hizmet binasında, Adli Tıp bünyesindeki 7 daireden biri olan Kimya İhtisas Dairesi için özel bir yer ayrılacak ve personel sayısı iş yüküne göre güncellenecek.
SORUŞTURMALARDA SON DURUM VE İFADELER
Gündemdeki operasyonlar kapsamında gözaltına alınan isimlerin hukuki süreçleri ise şöyle şekillendi:
Fenerbahçe Başkanı Sadettin Saran’ın Çanakkale Ayvacık’taki villasında yapılan aramalar sonrası gözaltına alınan bekçi H.D., adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Cezaevinde bulunan spiker Ela Rümeysa Cebeci ek ifadesinde uyuşturucu ticareti iddialarını reddetti. Cebeci, "Kimseye uyuşturucu satmadım, vermedim. Telefon şifrelerimi kendi rızamla verdim. Kanımda ve yazışmalarımda uyuşturucu kullandığıma dair deliller çıkmış. Geçmişte kullandım ancak asla kokain ve kimyasal uyuşturucu kullanmadım" savunmasını yaptı.
İstanbul Etiler’deki ‘Kütüphane’ adlı mekânın müdürü Ali Yaşar Koz ve işletmeci/yapımcı Umut Evirgen, emniyetteki işlemlerinin ardından sevk edildikleri Çağlayan Adliyesi’nde savcılık ifadelerini vererek serbest bırakıldı. Benzer şekilde, jandarma tarafından gözaltına alınan gazeteci Emrullah Erdinç de savcılık sorgusunun ardından serbest kaldı.