Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan İBB başkanı Ekrem İmamoğlu'nun makalesi, İngiltere merkezli Financial Times (FT) gazetesine yayınlandı. Erdoğan’ın 22 yıllık iktidarında Türkiye’nin demokratik kurumlarının çöktüğünü, yargının siyasallaştığını ve muhalefetin baskı altına alındığını söyleyen İmamoğlu, bu otoriterleşmenin ekonomik krizlerin derinleşmesine ve halkın umutsuzluğa kapılmasına neden olduğunu anlattı.

Yazısına Türkiye'nin stratejik konumunun ve rolünün önemine vurgu yaparak başlayan İmamoğlu, "Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden bu yana Türkiye'nin izlediği yol ilgi çekici bir model sundu: çoğunluğu Müslüman, laik, demokratik bir cumhuriyet moderniteye doğru ilerliyor. Ancak Recep Tayyip Erdoğan'ın 22 yıllık iktidarında bu model çözüldü. Demokratik kurumlar aşındı, muhalefet kriminalize edildi ve yargı silahlandırıldı. Bu demokratik çürüme ekonomik krizi derinleştirdi ve halkın umutsuzluğunu yaydı" dedi.

İMAMOĞLU'NUN SİYASİ VİZYONU ERDOĞAN'IN KARŞISINDA

"2019'da İstanbul Belediye Başkanı olduğumdan beri bir alternatif arayışı içindeyim" diyen İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyaset anlayışı ile kendisininkini karşılaştırdı. İmamoğlu “Erdoğan'ın otoriter popülizminin aksine, uzun vaatler, kısa icraatlar, benim kalkınmacı 'insan'izm dediğim şeyi tanıttık: insan onuruna, pratik çözümlere ve kamu güvenine dayanan bir sivil model” ifadesiyle kendisini kendisini, Erdoğan’ın otoriter-popülist yaklaşımının karşısında konumlandırdı.

Bu vizyonun, 2024 yılında İstanbul'un 16 milyon vatandaşına üçüncü kez Belediye Başkanı seçildiğinde teyit edildiğini belirten İmamoğlu, şu ifadelere de yer verdi:

“Zaferimiz, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) ulusal çapta elde ettiği kapsamlı başarının bir parçasıydı. Mesaj açıktı: Türkiye halkı değişime hazır. Halkın desteği arttıkça ben de cumhurbaşkanlığına adaylığımı açıkladım. Ancak hükümet bu ivmeye saygı göstermek yerine baskılarını arttırdı. Yönetimimizi soruşturmalarla ve belediye hizmetlerini engelleme tehditleriyle doldurdular. Otuz yılı aşkın bir süre önce verilen ve başkanlık görevi için gerekli olan üniversite diplomam keyfi bir şekilde iptal edildi. Ardından, 19 Mart'ta, adaylığımın resmen onaylanmasından dört gün önce, yüzlerce polis evimi kuşattı. Aralarında en yakın danışmanlarım ve belediyedeki çalışma arkadaşlarımın da bulunduğu 100'den fazla kişiyle birlikte yolsuzluk ve terörizme yardım gibi asılsız suçlamalarla gözaltına alındım"

Yazısına "Bu satırları, birçok seçilmiş yetkili, akademisyen, gazeteci ve aktivistin de tutulduğu Silivri Cezaevi'ndeki bir hücreden yazıyorum" sözleriyle devam eden İmamoğlu, 'gizli tanık' iddialarıyla siyasi olarak mahkum edilmesine dikkat çekti.

'ERDOĞAN İÇİN ZAFER DEĞİL'

İmamoğlu "Beni parmaklıklar ardına yerleştirmek Erdoğan için bir zafer değildir. Aksine, bir uyanışı tetikledi. Sokaklara ilk dökülenler öğrenciler oldu. Erdoğan'ın patronaj ağlarına bağlı medya ve işletmelere karşı boykotlar başlatan ve tabanda mitingler düzenleyen yüz binlerce kişi katıldı. CHP'nin beni cumhurbaşkanı adayı olarak göstermek için yaptığı açık önseçime 15 milyondan fazla yurttaş katıldı. Bu, demokratik geleceğimiz için kolektif bir tavırdır. Hükümetin beni kenara itme girişimi, Merkez Bankası'nı Türk lirasını desteklemek için rezervlerini tüketmek zorunda bırakan uydurma bir kriz yarattı. Neredeyse 2023'teki çöküşün ardından ‘rasyonel’ ekonomi politikasına dönüş olarak faturalandırılan şey, siyasi hayatta kalma uğruna hızla terk edildi.” dedi.

İmamoğlu, Türkiye'nin demokrasi mücadelesinin sadece yerel bir mesele olmadığını, bunun küresel demokrasi hareketiyle bağlantılı olduğunu vurguladı. AB ve transatlantik dünya için demokratik Türkiye’nin vazgeçilmez olduğunu ifade eden İmamoğlu, Küresel demokratik gerilemeye karşı mücadelenin Türkiye'de başlaması gerektiğini savunarak, uluslararası kamuoyuna destek çağrısı yaptı.

'DEMOKRATİK DAYANIŞMA, ORTAK GELECEĞİMİZİ İNŞA ETMEK İÇİN ARTIK ELZEMDİR'

İmamoğlu yazısını şu ifadelerle sonlandırdı:

"Küresel tedarik zincirlerinin yeniden şekillenirken, coğrafyamız ve sanayi tabanımız bizi doğal bir ortak haline getiriyor. Ancak bu potansiyel ancak ülkenin güvenilir, şeffaf ve kurallara dayalı ekonomi politikalarıyla yönetilmesi halinde hayata geçirilebilir. Aksi takdirde yatırımcı güveni kaybolur ve sermaye başka yerlere akar.

Türk halkı iki yüzyılı aşkın bir süredir anayasacılık, sivil temsil ve adalet için mücadele ederek otoriterliğin Türkiye'nin doğal durumu olduğu efsanesini çürütmüştür. Dünyanın dört bir yanında demokratik dayanışma, ortak geleceğimizi inşa etmek için artık elzemdir. Küresel demokratik gerileme dalgası Türkiye'de başlamış olabilir. Geri püskürtmenin burada da başlayacağına inanıyorum.”

Kim bu Özlem Çerçioğlu’nun yanındaki mavi ceketli
Kim bu Özlem Çerçioğlu’nun yanındaki mavi ceketli
İçeriği Görüntüle