Dosyası kapandı, utancı ve hesabı kapanmayacak: Yarbay Ali Tatar’ı kimler öldürdü?

Bu ülkede bazı insanlar ölmez.
Çünkü onların ölümü, bir devletin kendisiyle yüzleşemediği anlara denk düşer.

Yarbay Ali Tatar, tam da böyle bir yerde durur:
Ne yalnızca bir askerdi,
ne de yalnızca bir dava dosyasının satır arası.

O, bu memleketin “makbul olmayan” evlatlarından biriydi.

Bir sabah kapınıza gelen tebligatla başlar her şey.
İsim değil, numara olursunuz.
Dosyada suç vardır ama delil yoktur.
Suçlama vardır ama vicdan yoktur.

Ali Tatar’a da bunu yaptılar.

Sonra herkes konuştu:
Savcılar, avukatlar, manşetler, ekran yüzleri, yüksek sesli köşe yazarları…
Ama kimse dinlemedi.

Çünkü bu ülkede bazı sesler, daha baştan kısılmıştır.
Bazı kimlikler, bazı inançlar, bazı duruşlar…
Devletin soğuk koridorlarına fazla gelir.

Ali Tatar’ın suçu neydi?
Silah mı çekti, darbe mi yaptı, kanunsuz emir mi verdi?

Hayır.

Suçu; başını eğmemesiydi.
Kendisinden istenen “itiraf” dilini konuşmamasıydı.
Ve belki de, yüzyıllardır öğretilen o sessiz ama derin ahlâkı, “eline, beline, diline sahip ol” terbiyesini taşımasıydı.

Bu ülkede bazıları için bu fazladır.

Kumpas davaları bugün itiraf ediliyor.
“Yanıldık” diyorlar.
“Yanlış yaptık” diyorlar.

Ama yanılmakla ölünmüyor.

Ali Tatar’a “hukuka güven” dediler.
O güvendi.
Ama hukuk, onu en yalnız anında terk etti.

Çünkü o hukuk, herkese eşit değildi.

Ali Tatar öldüğünde, devlet rahatladı.
Bir dosya kapandı.
Bir utanç rafa kaldırıldı.

Ama bir annenin yüreğinde,
bir ailenin sessizliğinde,
bir inancın tarihsel hafızasında
o dosya hiç kapanmadı.

Bu ülke, cemevlerinde yakılan her mumda,
yas tutmayı bilen ama boyun eğmeyen her suskunlukta
Ali Tatar’ı hatırlamak zorunda.

Bugün hâlâ “devlet aklı”ndan söz edenlere soruyorum:
Hangi akıl, bir Yarbay’ı iftiraya kurban eder?
Hangi adalet, onuruyla yaşamayı seçen bir insanı ölüme sürükler?

Ali Tatar, bu ülkenin aynasıdır.
Ve o aynaya bakmaya cesareti olmayanlar,
hâlâ aynı cümleleri kuruyor.

Bilinsin istiyorum;
Bu topraklarda hafıza vardır.
Ve bazı isimler, üstü örtülsün diye değil, hesap sorulsun diye hatırlanır.

Ali Tatar, bu coğrafyanın vicdan sınavıdır!