Gazeteci Furkan Karabay'ın tahliyesine savcılıktan itiraz
Gazeteci Furkan Karabay'ın tahliyesine savcılıktan itiraz
İçeriği Görüntüle

Kocaeli'deki kozmetik fabrikası yangınında hayatını kaybedenlerin yakınlarının avukatı Mürsel Ünder, soruşturma dosyasına giren bilirkişi raporunu değerlendirdi. Ünder, "Raporda, işyerinde bulunan 13 kişiden yalnızca birinin sigortalı olduğu açıkça yazıyor; buna rağmen SGK ve Çalışma Bakanlığı için 'kusur yoktur' denilmesi, kayıt dışılığın devlet mekanizması içinde nasıl normalleştirildiğini gösteriyor. Bu patlama, 'kimsenin görmediği' değil; herkesin gördüğü, her kurumun dokunmadığı ve dokunmamasının siyasi olarak tercih edildiği, para için, kar için insan hayatının hiçbir kıymetinin olmadığı sermaye düzeninin bir sonucudur" dedi.

Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde faaliyet gösteren Ravive Kozmetik'e ait parfüm dolum tesisinde, 8 Kasım'da meydana gelen patlamada 2'si çocuk 7 kişi hayatını kaybetti. Ailelerin avukatlarından Mürsel Ünder, süreci ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi.

Ünder, patlama sonrası tutuklanan 7 kişiden fabrikanın sahibi Kurtuluş Oransal’ın cezaevinde hayatını kaybetmesiyle dosyada 6 tutuklu kaldığını, ayrıca 4 kişinin adli kontrol altında olduğunu açıkladı. Bilirkişi raporunun bugün soruşturma dosyasına sunulduğunu hatırlatan Ünder, "Bilirkişi heyetinin hem akademik yeterliliği hem de işçi katliamına yol açan olayın sebeplerini inceleyecek uzmanlıkları açısından eksiklikleri var. Bu eksiklikler rapora da yansımış durumda" dedi.

Avukat Ünder, SGK müfettişlerinin yaptığı incelemede, patlamanın yaşandığı iş yerinde çalışan 13 kişiden 12'sinin sigortasız olduğunu tespit ettiğini, ölenler dahil 12 işçinin sigorta başlangıcının olay günü olan 8 Kasım olarak kayda geçirilerek, işçilerin yalnızca bir günlük sigortalı gösterildiğini açıkladı.

Avukat Mürsel Ünder, şöyle konuştu:

"2021'de kaçak yapı tespiti yapılmış, encümen cezası verilmiş ve yıkım kararı alınmış; üstelik tüm bunların üstüne ruhsatsız kat çıkıldığı tespit edilmiş olmasına rağmen bina yıllarca hiç durmadan kullanılmışsa, burada 'tali kusur' değil, apaçık kurumsal bir koruma vardır.

İlçe ve Büyükşehir Belediyesi'nin, en üst düzeyden başlayarak imar ve zabıta birimlerine kadar yapı kontrolü, SEDAŞ'ın projesiz ve süresi dolmuş geçici elektrik bağlantısını kesmeyen zinciri, itfaiyenin yangın güvenliği açısından bu yapıyı hiç görmemiş gibi davranması, bunların tümü geçiştirilmiş olsa da gerçekte üst yönetim dahil bütün kamu görevlileri, bürokratlar ve siyasi sorumlulara dair hiçbir tespit yapılmamıştır.

Bu kadar çok kurumun bu kadar uzun süre hiçbir şey yapmaması, 'ihmal' değil, katliama giden sürecin çok önemli ara noktalarıdır; işverenin kaçak üretimini fiilen mümkün kılmaktır.

Raporda, işyerinde bulunan 13 kişiden yalnızca birinin sigortalı olduğu açıkça yazıyor; buna rağmen SGK ve Çalışma Bakanlığı için 'kusur yoktur' denilmesi, kayıt dışılığın devlet mekanizması içinde nasıl normalleştirildiğini gösteriyor.

Belediyenin uygulanmayan yıkım kararları, SEDAŞ'ın kesmediği elektrik ve itfaiyenin yok hükmündeki denetimi masaya yatırılırken, sosyal güvenlik ve iş teftişinin tümüyle sorumluluk dışına çıkarılması, iş cinayetlerinde sorumluluğu alt kademe memur ve işverene yıkan alışılmış cezasızlık pratiğinin aynen tekrarlandığını ortaya koyuyor.

Bu patlama, 'kimsenin görmediği' değil; herkesin gördüğü, her kurumun dokunmadığı ve dokunmamasının siyasi olarak tercih edildiği, para için, kar için insan hayatının hiçbir kıymetinin olmadığı sermaye düzeninin bir sonucudur."