Uzmanların büyük deprem beklediği İstanbul’da bir diğer risk de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “çılgın proje” olarak tanıttığı Kanal İstanbul. Projeye ilişkin birçok dava açıldı ancak süreç devam ederken bölgedeki yapılaşma başladı. İstanbul’un önemli su havzalarından olan Sazlıdere Barajı bölgesinde TOKİ konutları yükseldi.
Uzmanlar her zaman Kanal İstanbul’a ilişkin hazırlanan ve Ocak 2020’de onaylanan çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporunun eksiklerle dolu olduğunu vurguladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları tarafından basılan ve 17 farklı uzmanlık alanında 29 bilim insanının hazırladığı Kanal İstanbul-Çok Disiplinli Bilimsel Değerlendirme kitabı, yeni bir ÇED raporu niteliğinde yayımlanmıştı.
‘SIVILAŞMA RİSKİ FAZLA’
Bilim Akademisi Kurucu Üyesi ve yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür tarafından hazırlanan “Deprem gözetildiğinde Kanal İstanbul yapılmamalıdır” bölümünde dikkat çekici noktalara değinildi. Görür bu bölümde, özellikle Küçükçekmece Gölü ve Marmara Denizi arasında kalan alanın sıvılaşma riskinin fazla olduğunu vurguladı. Görür, “Olası bir depremde bu çökellerin sıvı gibi davranarak üzerindeki Kanal İstanbul ve ilgili yapılarda çökme, oturma ve dönme gibi deformasyonlara neden olacak” ifadelerini kullandı. Bölgede heyelan riskinin de bulunduğunu belirten Görür, “İstanbul’da en fazla heyelan yapısına Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri arasında rastlanır. Bu zonlar deprem bile olmadan hareket halindedir. Kıta sahanlığı içindeki aktif faylarla bu heyelan zonları arasında kökensel ilişki vardır. Beklenen Marmara depremi gerçekleştiğinde ana deprem zonu önce sahanlık içerisindeki fayları, onlar da karadaki heyelan zonlarını tetikleyecektir” dedi.
Kanal İstanbul’un deprem riskini artıracağını belirten Görür, “Yapı ve nüfus miktarı ne kadar artarsa olası bir deprem riski de o kadar artar. Kanal yapıldığı takdirde, afet esnasında müdahale ve hizmetler hızla verilemeyecektir. İstanbul’un önemli bir kısmı ada haline dönüşecek. Bu adaya, Trakya’ya veya Anadolu’ya sadece deniz yolu, köprü veya tünellerle ulaşılabilecektir. Büyük depremde bu yolların kısmen veya tamamen hasar görmesi durumunda da acil müdahale ve afet yönetimi söz konusu olamayacak ve can kaybı tavan yapacaktır” ifadelerini kullandı.
‘ÖNCELİK İSTANBUL’
İBB Bilim Kurulu üyesi deprembilimci Prof. Dr. Haluk Eyidoğan da ÇED raporunun eksiklerini ve gerçeklerini ele aldı. Eyidoğan, nihai ÇED raporunda deprem ve tsunami durumunda “Kanalın kapatılması gerektiği” ifadesi dışında başka bir önleme yer verilmediğini belirtti. Eyidoğan, “2019 yılına göre maliyeti 75 milyar TL, bu tutar İstanbul ve çevresinin deprem kayıp riskini azaltmak için kullanılmalıdır. İstanbul’un önceliği Kanal İstanbul değil, depreme güvenli ve yaşanabilir bir İstanbul’dur” dedi.
TÜBA ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Derin Orhon, Cumhuriyet’e açıklamalarda bulundu. Orhon, “Bu proje, İstanbul’a büyük zararları olacak bir iş. Söylenenlerin aksine hiçbir faydası yok” dedi. Orhon, “Yapılan konutlar eğer Sazlıdere Barajı civarındaki su toplama havzasında ise barajı öldürür. O bölgedeki nüfusun artması, su talebini de artıracak. İstanbul’un nüfus artışına tahammülü yok. Su kaynaklarının korunması da en önemli konulardan. Bu ikisini tehlikeye atan bir proje doğru bulunamaz” diye konuştu.