CHP Parti Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Yücel, şöyle konuştu:

"Irak'ın kuzeyinde şehit düşen 12 kahraman Mehmetçiğimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Türk basınının duayen kalemlerinden Hikmet Çetinkaya’nın vefatını da üzüntüyle öğrendik. Kendisine Allah’tan rahmet; ailesine, sevenlerine, okurlarına, Cumhuriyet gazetesine ve basın camiasına başsağlığı diliyorum. Üç belediye başkanımız yine şafak operasyonlarıyla gözaltına alındı. Bu hukuksuz ve olağanüstü süreci değerlendirmek, uzunca bir zamandır belediyelerimize ve partimize yönelen bu düşman hukuku karşısında bundan sonra nasıl bir tavır alacağımızı belirlemek için önce cumartesi günü öğlen MYK’mız Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel başkanlığında toplandı, ardından dün PM toplantımızı gerçekleştirdik. Bugün önce il başkanları toplantımızı, ardından milletvekillerimizle kapalı grup toplantımızı yapacağız. Hafta ortasında tüm belediye başkanlarımızla Ankara’da toplanacağız.

“Kimse bu yaşananlara karşı sessiz kalmamızı beklemesin”

Türkiye tarihi bir kırılmanın eşiğinde. Ya giderek otoriterleşen bir yönetime boyun eğip sandığa veda edecek ya da toplumun tüm kesimlerine karşı, günden güne artan baskılara ‘dur’ deyip gerçek iradenin millet iradesi olduğunu gösterecek. Kimse bu yaşananlara karşı sessiz kalmamızı beklemesin. Kimse bu yaşananları normalleştirmemizi beklemesin. Bundan 110 gün önce İstanbulluların iradesini yargı eliyle gasp eden iktidar; iki gün önce de Adana’nın, Antalya’nın ve Adıyaman’ın iradesine çökmek için düğmeye bastı. Hedefine koyduğu CHP’yi yıpratmak, yerel yönetimlerdeki gücümüzü zayıflatmak, iktidar yürüyüşümüzü sekteye uğratmak için akla hayale gelmeyecek kötülükler bir bir devreye sokuluyor. Bu saldırıların, bu soruşturmaların, bu tutuklamaların neden yapıldığını biliyoruz. Mertçe demokratik bir yarışa girmekten korkanlar, rakiplerini bertaraf etmek için haksızlıkta, hukuksuzlukta, kötülükte sınır tanımıyorlar.

“Yargı hiçbir zaman bugün olduğu kadar iktidarın aparatı gibi hareket etmemiştir”

Bugün baktığımızda bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı; hukuk, adalet ve vicdan çizgisinden uzaklaşmıştır. Sadece bir kişinin koltuğunu koruması uğruna, masum ve mazlumlar tutsak edilmektedir. AKP’nin ‘seçimsiz bir Türkiye’ hayaliyle kırmızı çizgi ise çoktan aşılmıştır. Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı hemen hemen her dönem tartışılmıştır. Ancak yargı hiçbir zaman bugün olduğu kadar iktidara bağımlı olmamış, iktidarın aparatı gibi hareket etmemiştir. Bugün ne yazık ki yakın geçmişte yaşadığımız, bu ülkenin aydınlarına, Cumhuriyet savunucularına, gazetecilerine, akademisyenlerine, TSK’nın onurlu, şerefli, vatansever subaylarına yönelen kumpas davalarının benzerleri CHP’ye ve halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarına yönelmektedir.

AKP, 86 milyon vatandaşımıza, “Sen sosyal belediyecilik hizmetlerini hak etmiyorsun. Vasata mahkumsun’ demektedir”

İktidarın İstanbul ile başlayan; İzmir, Adana, Antalya ve Adıyaman ile devam eden operasyonları sadece bu illerimizde yaşayan vatandaşlarımızın iradesini yok saymak değildir. AKP, kendisinin yazıp kendisinin oynadığı bu tiyatroda, 86 milyona meydan okumaktadır. AKP, ‘Benim gibi düşünmeyeni saf dışı bırakmak için başvurmayacağım yol yok. Herkes ayağını denk alsın’ demektedir. İnsanlar açlıktan, yokluktan, yoksulluktan kırılırken; mutfak yangın yeriyken AKP bu operasyonlarla, bu soruşturmalarla, bu tutuklamalarla 86 milyon vatandaşımıza, ‘Senin seçimine saygım yok. Senin iradene saygım yok’ demektedir. ‘Sen sosyal belediyecilik hizmetlerini hak etmiyorsun. Vasata mahkumsun’ demektedir. ‘Benim izin vermediğim kanalı izleyemezsin. Senin doğruları bilmeye hakkın yok’ demektedir. ‘22 bin lira asgari ücretle, 16 bin lira emekli maaşıyla geçineceksin’ demektedir. Kira artış oranı yüzde 43’lere, gerçek enflasyon yüzde 70’lere dayanmışken asgari ücretliye, ‘Ara zam yapmıyorum’; emekliye, ‘Sana reva gördüğüm artış sadece 2 bin 412 lira’ demektedir.

“86 milyonun kanayan yarasına, sandıktan başka hiçbir şey merhem olamaz”

AKP bu millete etin, sütün, kıymanın, yumurtanın tadını unutturmuştur. İnsan onurunu ayaklar altına almıştır. İnsana insanca yaşamayı çok görmüştür. Kısacası, kendini milletten büyük görmüştür. Türkiye artık bir yol ayrımında ve iktidar gibi düşünmeyen herkes tehdit altındadır. Artık halkın önüne sandığı koymaktan başka hiçbir yol, hiçbir çare, hiçbir çözüm yolu yoktur. 86 milyonun kanayan yarasına, sandıktan başka hiçbir şey merhem olamaz.

“Biz haktan, hukuktan, halkın iradesinden başka yok bilmeyiz”

İmamoğlu'na 2019'da yaptığınız haksızlığa bu millet nasıl yanıt verdiyse Adana’ya, Antalya’ya, Adıyaman’a yaptığınız haksızlığa; işçiye, memura, emekliye, esnafa, çiftçiye, dar gelirliye yaptığınız haksızlıklara da sandık geldiğinde o şekilde cevap verecektir. Muhittin Böcek'in yardım ettiği öğrencinin, Zeydan Karalar'ın destek verdiği çiftçinin, Abdurrahman Tutdere'nin 24 saat yanında durduğu depremzedenin ahını aldınız siz. Yaptırdığı anketlerde birinci olduğunu iddia eden saraya buradan sesleniyoruz: Mademki birincisin, getir kardeşim sandığı. Mademki kendine güveniyorsun, halk nezdinde de güven tazele. Bizim bildiğimiz yol budur. Biz haktan, hukuktan, halkın iradesinden başka yok bilmeyiz. Biz kumpas bilmeyiz, yolsuzluk bilmeyiz, hırsızlık bilmeyiz, halkın gönlünü kırmayız.

“Soruşturma açacağınıza yüreğiniz yetiyorsa 2 Kasım’da getirin sandığı”

Genel başkanımız Sayın Özgür Özel’e soruşturma açanlara ve açtıranlara sesleniyorum: Türkiye’nin ana muhalefet partisi liderinin, son seçimlerde Türkiye’nin birinci partisinin genel başkanının ülkenin geleceğine dair kaygılarını dile getirmesinin, sandık çağrısı yapmasının, demokrasiye, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmasının neresinden suç çıkardınız? Haksız, hukuksuz, tamamen siyasi saiklerle belediye başkanlarımıza yönelen gözaltı ve tutuklama süreçlerine tepki göstermenin neresinden suç çıkardınız? CHP Genel Başkanı’nı kriminalize etmeye çalışmanın kimseye faydası yoktur. Soruşturma açacağınıza yüreğiniz yetiyorsa 2 Kasım’da getirin sandığı. Bizi, soruşturmalarla korkutamayacağınızı hala anlayamadınız mı? 110 gündür direniyoruz ve hiç yorulmadık. İktidardan düşmemek için hukuksuz yollara sapmış; her türlü pisliğin içine batmış; işçinin, emeklinin, dar gelirlinin, memurun, çiftçinin, esnafın sorunlarını çözmekten imtina etmiş; kendi iç dünyasında vicdanını, halk nezdinde ise meşruiyetini kaybetmiş olan iktidarınızı sandıkla gönderene kadar da mücadele etmeye devam edeceğiz.

“Zalim Erdoğan’ın sarayın penceresinden göremediği şey açmış oldukları savaşın İmamoğlu’nu da CHP’yi de güçlendirdiğidir”

Ateş çemberinden geçtiğimiz bu günlerde, bir kez daha ifade etmek gerekirse; baskı ve tehditle alınmış ifadeler, soyut iddialar, hiçbir yasal dayanağı olmayan suçlamalar, Silivri’de özgürlüğü gasp edilerek haksız ve hukuksuz bir şekilde tutulan AKP’yi ve Tayyip Erdoğan’ı tam dört kez yenmiş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanımız ve cumhurbaşkanı adayımız, ilçe belediye başkanlarımız, bürokratlar, meclis üyeleri, siyasiler ve onların büyük mağduriyetler yaşayan ama bir milim bile eğilmeyen gözü yaşlı anne-babaları, eşleri ve evlatları… Vicdanı olan, adalet ve hakkaniyet duygusu olan herkesin içini acıtmaktadır. CHP’ye, geleceğin cumhurbaşkanına ve onun yol arkadaşlarına adeta bir savaş açılmıştır. Bu savaşın zalimi, sarayından talimat yağdıran Erdoğan ve onun talimatlı yargısıdır. Bu savaşın haklısı da haksızı da bellidir. 86 milyonun vicdanında mahkum olan Erdoğan’dır. 86 milyonun vicdanında mahkum olan talimatlı yargıdır. Zalim Erdoğan’ın sarayın penceresinden göremediği şey şudur: Açmış oldukları bu savaş, milletin gözünde Ekrem İmamoğlu’nu da CHP’yi de daha da güçlendirmektedir. Haklılıktan aldığımız güçle bir saniye dahi ara vermeden, yorulmadan, pes etmeden mücadelemize devam ediyoruz ve edeceğiz.

“Gücümüz geçim mücadelesine de İmamoğlu’nun özgürlük mücadelesine de Adana, Antalya, Adıyaman mücadelelerine de yeter”

Bir hukuksuz süreç de İzmir’de yaşanıyor. İl Başkanımız Şenol Aslanoğlu, önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer, İZBETON Genel Müdürü, önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri, daire başkanları, memurlar ve işçiler olmak üzere 60 kişi hakkında tutuklama kararı verildi. Tutuklanan İzmir İl Başkanımız Şenol Aslanoğlu’nun tek suçu CHP İl Başkanı olmaktır. Tutuklanan İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki Başkanı Tunç Soyer’in tek suçu dar gelirli vatandaşlarımıza uygun koşullarda konut üretmek için kooperatiflerle işbirliği içerisinde geliştirmiş olduğu projedir. Çeşitli sebeplerle kooperatif projesinde gecikmeler yaşanmış olabilir. Ekonomik koşullar ortada, bundan dolayı bir mağduriyet yaşanmış olabilir. Bu nedenle soruşturma açılabilir, hukuki bir süreç yürütülebilir ancak böyle bir iddiayla insanlar sabahın beşinde evlerinden alınamazlar, tutuklanamazlar. Yıllarca yaşadığı kente hizmet eden insanların bu şekilde itibarsızlaştırılmaya çalışılmasına itiraz ediyoruz. İzmir’e de sıçrattıkları bu hukuksuzluğa göz yumacağımızı düşünenler büyük bir yanılgı içindeler. Haklılığımızdan aldığımız mücadele gücümüz, 86 milyonun geçim mücadelesine de geleceğin cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu’nun özgürlük mücadelesine de İstanbul, İzmir, Adana, Antalya ve Adıyaman mücadelelerine de yeter. Kimsenin şüphesi olmasın.

“İktidarınızı devam ettirmek için daha kaç kişiyi tutuklayacaksınız”

İstanbul Bakırköy-Kayaşehir Metro Hattı'nda intihar girişimi: Seferler aksadı
İstanbul Bakırköy-Kayaşehir Metro Hattı'nda intihar girişimi: Seferler aksadı
İçeriği Görüntüle

İzmir’de yapılan operasyon öncesinde Erdoğan, ‘Başka şehirlere de sıçrayacak’ dedi ve birkaç gün sonra İzmir Büyükşehir Belediyemize operasyon düzenlendi. Bu elbette bir tesadüf değildir. Ve bu operasyon elbette Erdoğan’ın bilgisi dahilinde gerçekleşmiş bir hukuksuzluk sürecidir. İşine geldiğinde, ‘Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını tanımıyorum, saygı da duymuyorum’ diyen Erdoğan; işine geldiğinde ‘Yargı mensuplarına parmak sallamak, yargı kararını tanımayız demek, mahkemeler üzerinde baskı kurmak kimsenin hakkı da haddi de değildir. Ne yaparsak yapalım hukuka riayet etmek mecburiyetindeyiz’ demektedir. Sayın Erdoğan, önce sen hukuka riayet edeceksin, yargıdan elini çekeceksin, talimatlarını sonlandıracaksın ve bu hukuk katline bir son vereceksin. Ve yüreğin yetiyorsa mertçe, demokratik bir seçimde Ekrem İmamoğlu ile yarışa gireceksin. Var mısın? Türlü iftira ve kumpaslarla hukuku ayaklar altına alanlara, Sayın İmamoğlu ve yol arkadaşlarından, İzmir Büyükşehir Belediyemizin bürokratlarından suç örgütü yaratma çabası içerisinde olanlara, CHP’yi kriminalize etmek için uğraşanlara sesleniyoruz: İktidarınızı devam ettirmek için daha kaç kişiyi tutuklayacaksınız? Elinizden geleni ardınıza koymayın. CHP’den de Genel Başkanından da cumhurbaşkanı adayından da bürokratlarımızdan ne bir suçlu yaratabilirsiniz ne de suç örgütü. Bizden suç örgütü çıkmadı ve çıkmayacak. Ama sizler, 86 milyonun vicdanında demokrasiyi ve hukuk katledenler olarak tarihe geçtiniz.

“Eğer asgari ücret alan milyonların bir nebze olsun nefes almasını istiyorsanız kanun tekliflerimizi kanunlaştırın”

Bu milleti her yeni güne bir şafak baskınıyla uyandıranlar; dikkati siyasi operasyonlara çekerek ülkenin asıl gündemi olan geçim sıkıntısını, her evin gündemi olan açlık ve yoksulluğu, kaşla göz arasında sessizce yaptıkları yüzde 24’lük doğal gaz zammını, 16 bin 881 liraya mahkum ettikleri emeklinin, 22 bin 104 liraya geçinmeye çalışan asgari ücretlinin, kısacası 86 milyonun yaşam mücadelesini unutturmaya çalışıyorlar. İktidar siyasi operasyonlarla en güçlü rakibini ekarte etme telaşı içindeyken ülkede açlık sınırı 26 bine, yoksulluk sınırı 85 bine, bekar bir çalışanın yaşam maliyeti 33 bin liraya fırladı. Bu koşullar altında, 22 bin 104 lira alan asgari ücretliye ara zam yapmamak demek onlara zulmetmek demektir. Biz CHP olarak geçtiğimiz hafta, asgari ücretin 1 Temmuz 2025 tarihinden geçerli olmak üzere 30 bin 205 lira olması ve emekli aylığı veya gelirlerinin en az asgari ücret seviyesine çekilmesi hususunda iki ayrı kanun teklifini Meclis’e sunduk. Buradan AKP’ye çağrı yapıyoruz: Eğer asgari ücret alan milyonların bir nebze olsun nefes almasını istiyorsanız, yıllarca bu ülkeye hizmet eden emeklilerimizin insan onuruna yaraşır koşullara bir adım yaklaşmasını istiyorsanız bu tekliflerimizi derhal Meclis gündemine alın ve hızla kanunlaştırın.

“10 gün karartırsınız, 11'inci gün daha güçlü gelirler”

AKP iktidarı, RTÜK eliyle de namuslu gazetecileri; özgürlükten, demokrasiden, halkın tarafsız ve gerçek haber alma hakkını yerine getirmeye çalışan yayınları ve yayıncıları susturmaya çalışıyor. Salı gününe kadar bir yürütmeyi durdurma kararı çıkmazsa Halk TV ve Sözcü TV karartılacak. Spotify için yasak kararı almaya çalışıyorlar. Fatih Altaylı gibi bir gazeteciyi suç uydurup tutukladılar. Tele 1, Halk TV ve Sözcü Televizyonu. Bütün yandaş kanalları topla, bu üç kanal etmez. Onlarca yorumcuları ve trolleri var. Hepsini topla, Fatih Altaylı'nın boş koltuğu etmiyor. Niye? Çünkü bu millet, kim doğru söylüyor kim yalan söylüyor biliyor. Bu iki kanalı 10 gün karartırsınız, 11'inci gün daha güçlü gelirler. Ama akıllarda sizin kara zihniyetinizi yansıtan siyah ekranlar kalır.”