Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından demokrasi hukuku üzerine kaleme aldığı yazı dizisi paylaştı. Uçum, Türkiye'nin demokratik sistemine yönelik değerlendirmelerde bulundu. Yeni bir anayasa yapılması gerektiğini belirten Uçum, demokrasi hukukuna dair 14 temel ilkeyi tamamladığını açıkladı.
'TÜRKİYE 60 YILDAN FAZLA YAŞADI'Demokratik sistemin temelinde halk iradesine duyulan güvenin yattığını belirten Uçum, halkın seçtiklerinin yetki ve sorumluluklarının hukuk çerçevesinde denetlenmesi gerektiğini dile getirdi. “Sınırlandırılmış veya vesayetçi demokrasiler ortaya çıkıyor” diyen Uçum, “Seçilmiş irade demokratik meşruiyeti olmayan iç iktidarlarca kuşatılıyor, hareket alanı daraltılıyor. Baskı altında çalışmak zorunda kalıyor. Bu hal batı demokrasilerinde sıradanlaşmış. Türkiye’de ise vesayetçi demokrasi altmış yıldan fazla yaşadı. 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliği ve 2018 Temmuzda başkanlık sistemine geçişle birlikte vesayetçilik büyük ölçüde tasfiye edildi” ifadelerini kullandı.
'99 MADDE DARBE ÜRÜNÜ'Demokratik meşruiyeti güçlendirmek ve vesayetçi yapıları tamamen ortadan kaldırmak için yeni bir anayasanın olması gerektiğine vurgu yapan Uçum, “Anayasada 154 madde yürürlüktedir. Bunların 103’ünün 58’inde hiç değişiklik olmadı 45’inde tali değişiklikler yapıldı, 51’i kısmen yenilendi. Korunacak ilk 4 madde hariç, 99 madde tümden darbe ürünüdür ve değişmelidir” diye aktardı. Uçum, ‘1982 Anayasası’nın adı sebebiyle Türkiye Yüzyılı vizyonuna yakışmadığını ifade etti.
Tedbir ve yaptırım ilkelerinin halkın seçtiklerinin yetki ve sorumluluklarını ihlal ve ihmal etmemeleri için alınmış önlemler olduğunu belirten Uçum sorumluların ihmal etmeleri halinde ise devreye giren araçlar ve imkan olduğunu söyledi.
Hukuksal tedbir ve yaptırım ihlalin ya da ihmalin ağırlığına göre uygulanacağını ifade eden Uçum, “Görevden alma ve cezalandırma gibi sonuçları olur. Siyasi tedbir ve yaptırım esas olarak yeniden seçime girmek ve seçmene hesap vermek şeklinde ortaya çıkar. İki seçim arası dönemde demokratik siyasi rekabet gereği siyasi eleştirilere muhatap olmak da diğer bir boyuttur. Sosyal tedbir ve yaptırım ise iki seçim arası dönemde halkın seçilmişleri denetlemek için kullandığı kamuoyu iradesidir. Bu da bilgi edinme, gösteri ve eleştiri hakkı, ifade özgürlüğü, yargıya başvuru gibi imkan ve araçlarla kullanılır” ifadelerini kullandı.
'MİLLİ EGEMENLİK' VURGUSUUçum, seçmenlik dışında asil yetkilerinin kullanması için halkın kanun teklif hakkı, milletvekilini geri çağırma hakkı, itiraz edici referandum ve halk inisiyatiflerinin sisteme alınmasının demokrasi hukukunun ilerletilmesi bakından önemli olduğuna değindi.
"Kuvvetlerin yetki kullanımında egemenliğin sahibi milletten kopuş olursa milli egemenlik parçalanır" diyen Uçum, şunları aktardı: "Milli egemenliğin parçalanması ve demokratik meşruiyeti olmayan kurumsal yapılarla paylaşılması cumhuriyetin ve demokrasinin ihlalidir. Bu nedenle milli egemenliğin fonksiyonu olan kuvvetler ile denge ve denetimi demokratik meşruiyet esasına göre oluşturmak gerekir"
'TÜRKİYE EN GÜÇLÜ MEŞRYİYETE SAHİP ÜLKELERDEN'Yargı organlarının idaresinde halkın doğrudan veya dolaylı iradesinin etkili olmasının önemine değinen Uçum, Türkiye'nin yasama ve yürütme organlarının doğrudan halk tarafından seçildiğini, yargının idaresinin ise halkın seçtikleri eliyle şekillendiğini belirterek, "Türkiye demokrasisi dünyanın en güçlü demokratik meşruiyete sahip ülkelerinden biridir" dedi.
Öncelikli yasama ve yürütme faaliyetiyle çözülmeli nihai olarak halka gidilmesi gerektiğini aktaran Uçum, "Milli birikimin korunmasına dayanan değişim ilkesi özellikle milli egemenliği ve devletin niteliklerini korumayı güvence altına alır. Değiştirilmezlik kuralı bu ilkenin bir gereğidir" dedi.