Özel, Van'da kayyum olarak da görev yapan valinin, mitinge gelenleri örtülü tehdit ettiğini söyleyerek "Vali efendi, valiliğini bil. Oturduğun yerde otur" dedi. Özgür Özel, PKK'nin duyurduğu "fesih kongresi"ne yönelik ilk yorumunu da bu mitingde dile getirdi. "Biz 'Terörsüz Türkiye'yi destekliyoruz. Silahların bırakılmasını bir an önce bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
Miting, tutuklu bulunan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in Van halkına mesajının okunmasıyla başladı. Kendisi de Vanlı olan Özer'in mektubunu, kızı Seraf Özer okudu.
Daha sonra ise CHP Van İl Başkanı Seracettin Bedirhanoğlu, Silivri'de tutuklu olan İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun Vanlılara mektubunu okudu.
İmamoğlu'nun mesajının ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi.
Konuşmasına Van Halkını selamlayarak başlayan Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:Konya'ya, gidince, kimi diyor ki: "Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi, AKP'nin kalesine gitti." Kale male yok. Ne AKP'nin kalesi var, artık ne CHP'nin kalesi. Artık tüm Türkiye, tüm şehirler, bu milletin, bu halkın, kardeşliğin kalesi, Cumhuriyet Halk Partisi'nin kaleleri Van'a feda olsun! Size feda olsun! Biz demokrasiye inanmış bir gelenekten geliyoruz.
Öyle ki Van'da oyumuzun arttığı da oldu, çok düştüğü de oldu. 1957'de %57 oyu da gördük, 2015'te %1,5'u da gördük. Millet karar verdi, 5 vekilin beşini de aldık. Millet karar verdi, hiç milletvekili çıkaramadık. Millet karar verdi 1963'te, %70 oyla belediyeyi kazandık. Millet karar verdi, Van'da belediyesiz kaldık.
Ama hiçbir zaman Hatay’ı Vanlılara yüklemedik. Kusuru kendimizde bildik. "Kendimizi doğru anlatamadık." dedik. "Doğru söylemedik." dedik. "Yeterince çalışmadık." dedik. İşte şimdi artık Cumhuriyet Halk Partisi'nin sadece bir parti olarak değil, Türkiye İttifakı diye söylediği, yani sosyal demokratlarla muhafazakar demokratları, muhafazakar demokratlarla milliyetçi demokratları, liberal demokratları, sosyalist demokratları ve Türk'ün demokratıyla Kürt'ün demokratını birlikte kucaklayan Türkiye İttifakı'yla geldik!
"BU İTTİFAK YA OTOKRASİ YA DEMOKRASİ DİYEN İTTİFAK"
Bu ittifak aslında sandığı savunan ittifaktır. Bu ittifak ya otokrasi ya demokrasi diyen ittifaktır. Bu ittifak önce demokrasiyi kurtaralım, ondan sonra aramızda yarışırız diyen ittifaktır. Bu ittifak tek adam anlayışına karşı halkın, halkların, milletin sesini duyan, duyuran ve eninde sonunda kazanacak olan ittifaktır. Demokrasi budur. Demokrasi kazananın yönettiği, kaybedenin sırasını beklediği rejimdir. Ama maalesef geçmişte demokrasiden istifade edenler, hatta "Ya biz demokrasi istemiyorduk." diyenlere, "Bir trendir. Bir trendir. İşimize gelince bineriz, işimize gelince ineriz." diyenler maalesef bugün sandığı, geldiği sandığı inkar etmekte, işlevsiz kılmaktadır.
Bunun ilk örneği de, son örneği de Van'dadır. Van bu konuda dertlidir. 19- 2019 yılında BDP'den Sayın Bekir Kaya %53 oyla belediyeyi kazanmış ama ardından Van'ın iradesine kayyum atanmıştır. Ardından 2019 yılında HDP'li başkan, birlikte sizlerin oylarıyla verdiğiniz %53 oyla, her iki kişiden birinin rızasıyla seçilmiş, göreve gelmiş ama yerine kayyum atanmıştır. 2024 seçimlerinde, daha bir yıl önce Vanlılar bu iki kayyuma, yani devletin "Seçsen de yönettirmem. Benim adayımı seçeceksin. Benim adayımı seçmezsen Van'ı size yönettirmeyeceğim." diyen inada karşı kendi iradelerini asla sakatlamamış...
ÖZEL’DEN VAN VALİSİ’NE SERT TEPKİ
İnada karşı kendi iradelerini asla sakatlamamışlar. Oyu bırakın bu baskılardan sinmek, geri adım atmak, arttırarak %56'yla Sayın Abdullah Zeydan'ı ve Neslihan Şedal'ı Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanlığı'na seçmişlerdir. Ancak bu milleti tanımaz, Kürde düşman, Kürt'ün iradesine düşman irade yine üçüncü kez Van Büyükşehir'e kayyum atamış, kendi adayını seçmeyenlere atadığı valiyi kayyum olarak dayatmıştır. Güvenlik, valinin valiliğine sözüm yok. Emniyet tedbirlerine sözüm yok. Ancak Vali’nin siyasetine sözüm var. Bir atanmış ve şu anda ayrıca Van'ın iradesine kayyum atanmış kişi bu meydana gelinmemesi için, gelinirse şöyle olur, böyle olur diye ricalar, örtülü tehditler, kulak çekmeler, mesaj vermeler... Vali efendi, valiliğini bil! Oturduğun yerde otur! Oturduğun yerde otur!
"İŞTE SANA KÜRT SORUNU"
Bak kardeşim, Kürt sorunu nedir biliyor musun? Kürt sorunu tam da budur. Manisa'da Manisalı belediye başkanını seçiyor CHP'den, geçiyor yönetiyor. Osmaniye'de, Devlet Bey'in memleketinde belediye başkanı seçiliyor, gidiyor yönetiyor. Rize'de, Tayyip Bey'in memleketinde Rizeler kendini kim yönetecek diye karar veriyor, oy veriyor, seçiyor, yönetiyor. Van'a gelince, Diyarbakır'a gelince, Batman'a gelince, Mardin'e gelince "Siz belediye başkanı seçemezsiniz. Seçerseniz de yönettirmeyiz." diyor. İşte sana Kürt sorunu. Kürt sorunu budur, Kürt sorunu. O yüzden, o yüzden bu sorunları mutlaka hep birlikte demokrasiye ve birbirimize sarılarak çözeceğiz. Bakın, sadece demin değil. Evet, geçen dönem tam 49 tane belediyeye kayyum atadılar. Şu ana kadar tam 145 kez çeşitli dönemlerde Kürt'ün iradesine kayyum atadılar ve bizim de belediye başkanlarımıza, 3 belediyemize kayyum atadılar. Bunlardan bir tanesi Türkiye'nin en büyük ilçesi Esenyurt'un seçilmiş belediye başkanı, öz evladınız Ahmet Özer'dir. Buradan selam olsun Ahmet Özer'e.
"ÖZER'İN SUÇU ESENYURT'U BİR KÜRT OLARAK KAZANMAKTIR"
Ovacık'ta yapılanda, Ahmet Özer'e yapılanda aynı şeydir. Şimdi diyorlar ki: "Ahmet Özer terörle ilişkili." Bakın, Ahmet Özer'in suçu neymiş? Ahmet Özer'in suçu çözüme, barışa dair kitap yazmak. Ahmet Özer'in suçu, geçen sözüm sürecinde Abdullah Öcalan Ahmet Özer'in adını vermiş, "İyi bir akademisyendir, katkısı olur." diye. Bunu yazmışlar iddianameye. Ahmet Özer'in suçu memleketi Van'da bir evlat ölmüş, evlat. Anneyi aramış. Anneye demiş ki: "Başın sağ olsun. Başın sağ olsun. Ölen çocuğun gibi çok kıymetli evlatlar yetiştirdin. Altı evlattan bir tanesi terör örgütü üyesiymiş." Bu yüzden terör örgütü üyesinin anasına "Kuvvetli evlat yetiştirdin." deyince terörü övmek oluyormuş. Bu sebepten Ahmet Özer içeride. Lafı eğip bükmeyelim. Açık açık konuşalım, açık açık. Ahmet Özer'in suçu Esenyurt'u bir Kürt olarak kazanmaktır. Kürt'ün iradesine de, Kürt'ün başarısına da tahammül yoktur.
"O ZAMAN SIRRI BEY'İN RESMİNİ OKŞAMIYORLARDI"
Bana hayatının önemli bir sırrını emanet eden Sırrı Süreyya Önder, Bir Cumhuriyet şarkısı filmini izlememi istedi. Daha ilk haftasıydı. Sordu: "Beğendin mi?" Dedim: "Çok beğendim." "Atatürk nasıl anlatılmış?" Dedim: "Çok güzel. Gözlerim yaşlı, üç kere ağladım." dedim. "Sana bir sır vereceğim. Namusuna emanettir. Ben ölene kadar söylemeyeceksin" dedi. Dedim: "Söz olsun." Dedi ki: "O filmin senaryosunu ben yazdım". Dedim ki: "Peki niye afişe yazmadın?"
O zaman, tabii, Sırrı Bey'in resmini okşamıyorlardı o zaman. Sırrı Bey'i hapisten hapse sokuyorlardı. Zulmediyorlardı rahmetliye. Dedi ki: "Ya beni yazarsak filmde oynayanın, çalışanın, emekçinin emeğine yazık olur. Filmi kötülerler. 'Sırrı yapmış.' derler, kusur bulurlar. Bu sende dursun. Ne zaman ölürüm, o zaman bunu sen söylersin." "Niye bana emanet?" dedim, "Ya partinin birinci genel başkanını anlatmışım, sonuncusuna emanet ediyorum. Kime edeceğim?" dedi.
Sırrı Bey, Ahmet Özer'in durumuna ilişkin, sizin seçip de kayyum atanmasına ilişkin meselede, şöyle söylerdi: "Doğru söylüyorlar. Bu ülkede Kürtler her şey oluyor. Her şey olur. Bakan olabilir Kürt. Kürt başbakan olabilir. Kürt'ten cumhurbaşkanı olabilir. Kürt'ten Genelkurmay Başkanı da oluyor. Kürtler bir tek Kürt olamıyor. Kürt, Kürtlüğünü söylerse, Kürt Kürt olarak bir yere gelirse o zaman ona huzur vermiyorlar." dedi. İşte o huzuru kaçıranlara karşı bu meydana huzur bulmaya, kucaklaşmaya geldik hep beraber.
"SELAM OLSUN SELAHATTİN BAŞKANA"
Biz meydanlarda, sadece Ekrem Başkan'ı CHP'lilerin özgürlüklerini değil hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm siyasi tutsakların özgür bırakılmasını talep ediyoruz. Selahattin Demirtaş'ın özgürlüğünü de savunuyoruz. Van Demirtaş'ı ayrı sever. Selam olsun Selahattin Başkan'a...
Ancak sadece Selahattin Başkan değil tutuklu belediye başkanlarının, Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ'ın da özgürlüğünü savunuyoruz. Saraçhane'ye çıktığımızda DEM'li gençler de Zaferli gençler de oradaydılar. Ama yukarıda biri vardı. İkisinin de başkanını o almıştı. İkisi de kaybediyor hep o kazanıyordu. Bu oyunu bozmak için şöyle haykırdık. Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz. Buradan AK Partili gençlere de sesleniyorum. Bu demokrasi meydanında AK Parti’ye de MHP’ye de ihtiyaç var. Demokrasiye ihtiyaç var. Biz darbeye karşıyız. Biz demokratik siyasetin arkasındayız.
"BU DARBEYE MİLLET İNANMADI"
Bu darbeye elbette inanmadık. Millet inanmadı. Dünya kadar yalana hep bir ağızdan büyük bir mücadeleyle direndik. BU darbe girişimi olduğunda Koştuk Saraçhane'ye girdik. 7 gün 7 gece kayyım ihtimaline direndik. Orada tek başına dursak başaramazdık. Dedik ki, eylem yasağına rağmen, tarihi yarımadaya giden köprüler kaldırılmış vapur seferleri durdurulmuş metro istasyonları kapatılmış ama demokrasiye iradesine sahip çıkan milyonlar, 7 gün Saraçhane'ye geldiler direndiler. Darbeyi geri püskürttüler. Helal olsun demokrasiyi savunanlara. O günden sonra, köprüyü geçip 7 gün orada miting yaptıktan sonra, Maltepe'de 2.2 milyon kişiyle tarihin en büyük mitingini yaptık.
Ege'de de Konya'da da miting yaparak bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Ekrem Başkan'a arkadaşlarımıza özgürlük istiyoruz. Cesaretiniz varsa yargılama TRT'den yayınlanmalıdır. Hodri meydan.
"YENİ SÜREÇ" AÇIKLAMASI
Çözüm süreci bile diyemedikleri süreçle ilgili bir şey söyleyeyim. Sırrı Başkan anlattığında bunun adına ne diyeceğiz dedim. Vallahi bir şey demedik dedi. Geçen sefer önce çözüm seçim sonra barış dedik olmadı. Şimdi önce barış sonra çözüm diyoruz dedi.
Dedi ki bu sürecin garantörü biziz. Şimdi öyle günlerden geçiyoruz ki. Bu topraklar çok fırtınalardan geçti. Adaletsizliğin vurduğu kadar bu coğrafyayı hiçbir şey vurmadı. Biz Kürt meselesini inkar edenlerden hiç olmadık. Bu sorunun var olduğunu savunduk. En başından beri samimi şeffaf, Meclis zemininde çözülmesi gerektiğini, bu süreçte zarar gören herkesin ortak mutabakatıyla anaların gözyaşının dinmesini savunduk.
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE'YE EVET DİYORUZ"
Dedik ki Kürtleri Türkiye’yi kendi devletleri olarak, uğrunda dedelerinin can verdiği devleti, demokratik, atılması gereken hangi adım varsa bu adımların hepsini hep birlikte atacağız.
Biz terörün durmasını savunuyoruz. Terörsüz Türkiye’ye evet diyoruz. Bugünlerde beklenen terör örgütünün silah bıraktığı haberini sonuna kadar destekliyoruz. Meclis zemininde bugün Kürtlerin kendisini eşit hissetmediği, eksik uygulamaları düzeltecek adımların hep birlikte atılmasını, en başta kayyum uygulamasının son bulmasını, siyasi tutsakların özgür kalmasını bekliyoruz. Buna evet demeyen bu sürecin dışındadır. Gözyaşının dinmesini canı gönülden savunanlarız.
"SIRRI BAŞKAN'A SÖZÜMÜZ VAR..."
Sırrı Başkana sözümüz var. Bu süreç akamete uğrarsa, Kürtleri verdikleri sözleri tutmazlarsa da biz eninde sonunda iktidar olacağız, Türk ve Kürt’ün kardeşliğini mutlaka kuracağız. Son sözüm şudur. İmza kampanyasında imza atan ne diyor: İmamoğlu özgür olsun diyor, siyasi tutuklular özgür olsun diyor.
"KÜRT ANNELERİN BİR DAHA EVLATLARINI KAYBETMEMELERİ İÇİN..."
Buradan Manisa’ya gideceğim. Manisa’ya gidip anamın yanına varacağım. Anneler gününde annemin elini öpeceğim. Manisa’ya gidip bütün analar adına onun anneler gününü kutlamadan önce, Van’dan bütün anaların anneler gününü kutluyorum. Kürt annenin de bir daha evlatlarını kaybetmemeleri için, o gözlerinden bir daha hiç yaş akmasın diye mücadeleyi hep birlikte veriyoruz.
ÖZEL'DEN KÜRTÇE MESAJ
Roja Dayikan Piroz Be! Ez destan hemû dayikan maç dikim. Anneler Gününüz kutlu olsun! Tüm annelerin ellerinden öperim. Kürt'ün ve Türk'ün kardeş olduğu, omuz omuza en güzel günlerde yaşamak ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. Kurtuluş yok tek başına!"
Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde tutuklu bulunan İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun mesajında şu ifadeler yer aldı:"Türkiye’yi umuda kavuşturma yolunda bir durak olarak gördüğüm Silivri Cezaevi’nden, hepinize en içten selamlarımı gönderiyorum.
Gönlüm, bugün buluştuğunuz meydanda sizlerle birlikte olmayı isterdi. Türkiye’ye hukuku çok gören, halkın iradesini hiçe sayanlar, buna engel oldular. Hükümleri şimdilik buna yetse de milletimizin yüreğindeki, dualarındaki yerimizi azaltmaya güçleri yetmez...
Meydanı dolduran genci yaşlısı, kadını erkeği, Van’ın asil evlatları; cesaretiniz, umudunuz ve kararlılığınız için size teşekkür ediyorum. Hep birlikte bize yaşatılan bu karanlık günlerden kurtulacağız, buna yürekten inanıyorum. Adaletin, eşitliğin, özgürlüğün sesi, bugün Van denizinin kıyısından yükseliyor. Bu sesi kısmaya çalışanlar, bu iradeyi bastırmaya çalışanlar bilsin ki; başaramayacaklar.
Türkiye’nin dört bir yanında, halkın iradesine kumpas kuranlar, aynı karanlık aklın temsilcileridir. Adil rekabetten kaçan, koltuklarını korumanın ihtirasıyla yanıp tutuşan ve her türlü hukuksuzluğu gözlerini kırpmadan yapanlar, Van’da, İstanbul’da ve Türkiye’nin her yerinde, baskıyla milleti esir almaya çalışıyor. Van’a ne yaptıklarını biliyoruz. Seçimi kazanamayınca, nasıl AK Parti adayını başkan yapmaya çalıştıklarını, neden Van’a kayyım atadıklarını, Van’ı nasıl bir OHAL düzeniyle yönettiklerini biliyoruz. Az kaldı; zincirler kırılacak, millet iradesini çiğneyenler gidecek ve bizim de dallarımız yeşerecektir. Bir tebessümü bu aziz millete çok görenler gittiğinde, Van’ın da yüzü gülecektir.
İstanbul’un kaderi de Van’ın kaderi de birdir. Bize; İstanbul’a, Van’a, Türkiye’ye her türlü kumpası kuranların ilk hangimize saldırdığını biliyorsunuz. Esenyurt Belediye Başkanımız Prof. Dr. Ahmet Özer, kaybetme korkusundan eli ayağına dolanan bu darbecilerin hukuksuz kumpasları yüzünden cezaevindedir. Van’ın evladı, bu ülke için yıllarca akademide çalışmış, evlatlarımıza eğitim vermiş, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Esenyurt’un ve Van’ın gelişmesi için çalışmış olan başkanımız Sayın Ahmet Özer’in özgürlüğüne kavuşmasını sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu garabet düzeni, hepimizin ortak mücadelesiyle sona erecek. Barışa, umuda, Türkiye’nin güzel geleceğine birlikte yürüyeceğiz. Van’ın meydanlarında yükselen bu ses, İstanbul’un meydanlarında, Anadolu’nun her köşesinde yankılanıyor. Milletin sesi, hiçbir baskıyı ve engellemeyi dinlemeden yükseliyor.
Sevgili kardeşlerim; bizim bu millete hizmet etmek, onun sesine ses olmak, çocuklarımıza, gençlerimize umutlu bir gelecek sunmak için çıktığımız yolu, diplomamı iptal ederek, cezaevine koyarak durdurmaya çalışıyorlar.
Ama bilmedikleri bir şey var: Biz yola ikbal derdiyle değil, bu ülkeye, bu millete olan bağlılığımız ve sorumluluk duygumuzla çıktık. Hak yemeyen, hakkını yedirmeyenler olarak, milletin hakkını da kimseye yedirmemek için çıktık.
Cezaevi, mücadele azmimizi kırmak bir yana, adil ve müreffeh Türkiye’yi var etme yolundaki kararlılığımızı arttırmıştır. Zindanda bulunduğum süreci, Türkiye’nin geleceği için çalışmakla değerlendiriyorum.
Ülkemizi hak ettiğine kavuşturma yolunda, Van için büyük planlarımız vardır. Biz Van’ı, bir sınır kenti olarak görmüyoruz.
Aksine, bulunduğu coğrafyada bir ufuk kenti olarak görüyoruz. Van sadece doğunun incisi değil, geleceğin merkezidir.
İnşallah millet iradesi kararını verip, bizlere emaneti devrettiğinde, Van Türkiye’nin uluslararası ticaret merkezlerinden biri olacaktır. Van, ülkemiz için düşündüğümüz ticaret yolları ve sanayi entegrasyonu modelinin baş şehirlerinden bir tanesidir.
Geçmişin ve geleceğin ticaret yollarının üzerinde bulunan Van, sanayiyle de buluşunca, Türkiye’nin lokomotif şehirlerinden biri haline gelecektir. Gençlerimiz için Van’da istihdam oluşacak, Van’ın Türkiye’ye kattığı ekonomik değer, Van’a hizmet için kullanılacaktır. Türkiye, büyük bir ülkedir; Van, büyük bir şehirdir.
Biz, Van’ın hak ettiği payı, ilgiyi ve hizmeti almasını sağlayacak, Vanlıların yüzünü güldüreceğiz.
Sizlere, iradenize sahip çıktığınız, bu onurlu mücadelede dimdik durduğunuz için tekrar yürekten teşekkür ediyorum. Hiç mahsun olmayın, umudu diri tutun, haklı bir mücadelenin sonunda ferah günlere kavuşacağız. Hep birlikte, özgür ve adil bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
O güne dek hepinizi Allah'a emanet ediyorum. Ekrem İmamoğlu."