CHP lideri Özgür Özel, Ankara Tandoğan Meydanı’nda Emeklilerin ve Emekçilerin Bütçe Hakkı Mitingi’nde açıklamalarda bulundu. Özel, konuşurken emekliler, 'Tayyip istifa' sloganları attı.

İşte o miting...

Özgür Özel'in açıklamaları şu şekilde:

Yurttaş Birlikteliği geçen ay bizleri ziyaret etti. Büyük bir nezaketle iki şey sordular. Birisi dediler ki, siz her hafta sonu bir büyük miting yapıyorsunuz. Ancak bütçe başlamadan hemen önceki cumartesi biz bir mitingle emeklilerin ve emekçilerin bütçe hakkını hatırlatmak, bütçe talebini haykırmak istiyoruz. O gün siz miting yapmasanız olur mu dediler. Dedik ki, kurtuluş yok tek başına ya hep beraber zaten emeklinin hakkı için, emekçinin hakkı için gelecekte bu günlerdeki zorlukları yaşamasınlar diye bir büyük mücadeleyi veriyoruz. O gün biz o dayanışmayı gösteririz. Sordular. Peki bizim mitinge gelir bir selamlar mısınız diye dedim ki alnından ter akan o terden bereket fışkırtan, emeğiyle geçinen emekçiyi selamlamayacağız da emekli olmuş da hakkı yenilen emeklileri selamlamayacağız da kimi selamlayacağız? Hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe hakkı insanlığın en önemli kazanım En önemli kazanımı. Bütçe hakkı öyle meclisler kurulmuş. Mecliste bir komisyon kurulmuş, bütçeler orada konuşulmuş, öyle bir yer değil. Bütçe Meclisten doğmaz. Meclis bütçe hakkından doğar. Eskiden tek adamlar vardı. Her şeye onlar karar verirdi. Ne alacaklarına gönüllerinden koparsa ne vereceklerine tek adamlar, krallar, padişahlar karar verirdi. 12 yüzyılda bu haksızlığa yani bildiği gibi vergi toplayıp hak edilen hizmeti yapmayanlara karşı insanlık ayağa kalktı. Çok direnç, çok savaş, çok kan, çok bedel sonunda tek adama Peki dedirttiler. Durun! bütçeyi yani devletin alan sağ elini ve veren sol elini bunun nasıl olacağına tamam birlikte karar vereceğiz. Buradan tek adamın yetkisini paylaşmaya başladığı noktadan bütçe hakkı Bütçe hakkıysa peki bunu söylüyoruz. Duyduğu anladığı kadarıyla yapıyor. Olmaz! Yazıp da verelim. İşte o ilk kanun teklifi hakkı ve sonrasında bunlara oturalım bir yerde konuşalım. İşte o meclis. Sonra bu mecliste kimler temsil edilsin? Çok kameralı meclisler.

Sonra bütçe komisyonları, bütçe görüşmeleri ve nice mücadelelerden sonra döndük geldik ki bütçe milletin seçtiklerince onaylanmazsa hükümetlerin düşmesine kadar. Yani benden ne alacağına, bana ne vereceğine açıkça karar verip onu yazıp döküp önüme koyacaksın. Benim seçtiklerim tartışacak. Kabul ederse olacak. Etmezse her şey alt üst olacak. İşte böyle bir kazanımdır bütçe hakkı. Şimdi burada iki gün sonra bir bütçe görüşülecek. Maalesef 2016'da yaşananlar ve ardından o hal İşatlarının yapılan bir anayasa değişikliğiyle rejime kasteden bir anayasa değişikliğiyle artık bakanların meclise gelmediği kürsüyü emaneten yemin için kullanıp gittikleri sözlü soru sorulamayan gel soru verilemeyen, bakanları düşürülemeyen bütçesi geçmese dahi yeniden değerleme oranında arttırılıp devam eden bir hükümet sistemi geldi. İşte 12 yüzyıldan beri gelen bir kazanımın uğradığı erozyon Yüce Meclisi'nin anlamını kaybetmesi değersizleşmesi ve ben bilirim ben diyen birinin bir tek adamın her kararı vermesi denetimden kaçması ve sürekli ben hesabı 5 yılda bir sandıkta veririm dediği noktaya geldik. Oysa Demokrasi sadece 5 yılda bir oy kullanıp vatandaşın çekildiği onun bildiğini yaptı. Sandıkta kazanırsa geçmişini aklayıp geleceğini meşrulaştırdığı bir düzen değildir. Demokrasi adil sandık ister. Doğru bir seçim sistemi ister ardından hakkaniyetle yönetmek ve sürekli hesap vermek, denetlenmek ister. O yüzden birileri oyu aldım.

5 yıl ben bilirim. Sen beni seçtin gerisini ben seçerim. Rektörü ben atarım. Valiyi ben atarım. Emniyet Müdürünü bakanı bürokratı Ben atarım. 5 yıl keyfime bakarım diyen bir anlayışa karşı İşte madem meclis anlamsızdır. Madem bütçe hakkı artık tanınmamaktadır. O zaman meclis meydandır. Meydanlardır sokaktır. İşte bugünkü bu birlikteliğinizin yurttaş birlikteliğinin ortaya koyduğu iradenin kıymeti de tam buradadır.

Doğru yerdesiniz. Doğru yapmaktasınız. Siz tarihin doğru tarafındasınız. Tek adam yine kaybedecek. Yine yurttaş bütçe hakkını söke söke alacaktır. Yaşasın Bütçe hakkı! Gaip değil! Gaip değil! Gaip değil! Gaip değil! Gaip değil! Gaip değil! Bu meydanda emekliler ve emekçiler var. Bu iktidarın en çok zarar verdikleri var. Şüphesiz bu iktidar kimseye iyi gelmedi. Kadınlara da iyi gelmedi, çocuklara da. Ormanlara da iyi gelmedi, sokaktaki canlara da. Ama emekliler ve emekçiler bu iktidar gelmeden önce Örneğin asgari ücret bir buçuk emekli maaşıydı. Şu anda emekli maaşı asgari ücretin %70'i. Asgari ücret o gün 7 Çeyrek altın satın alma gücündeydi. Bugün 22.000 liralık Utanç Maaşı açlık sınırının altındaki asgari ücret 2 çeyrek altın alabiliyor.

O gün en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alabiliyordu. Bugün en düşük emekli maaşı bir buçuk çeyrek altın alabiliyor. Bakın bir iktidar bizi 8'den 7'ye 8'den 6.5'a geriletmemiş. 8'den 1.5'a getirmiş. Bu ülkede emeklilerin ve emekçilerin hakları adeta azalmakta, gerilemekte değil, sömürülmekte değil, çalınmaktadır. Gasp edilmektedir. Büyük bir haksızlık büyük bir vicdansızlık, emekliler için barınma sorununu aldığı maaşla barınsa aç kalma karnını doyursa sokakta kalma sorununu getirmiştir. Evladının geleceğinden endişeliler ölmeye korkar haldedir. Gözler arkadadır. Bu ülke hiçbir yurttaşının geleceğini güvende kılmamaktadır. Onun için elbette biz 39 bin liralık asgari ücret teklifimizi, bunu verecek esnaf için 10.500 liralık sosyal güvenlik birim desteği teklifimizi ilan ettik. Savunduk, mücadeleye devam edeceğiz.

Ancak hepimizin barınma sorunundan iyi bir yaşam sürme hakkından karnını doyurmasından çocuğunun eğitiminden geleceğe dair tüm beklentileri karşılanması bir şeye bağlıdır. Emekliler emekçiler 8 Çeyrek altın da başlayan hikayeyi bugün bir buçuk çeyrek altınla artık sefalet noktasında sürdürmeye çalışıyor. Bir şey kaybedildiği yerde bulunur. Bugün bir emekli gidip şuradaki bir kuyumcudan bir çeyrek altın alsa eve gittiğinde baksa ki çantada yok, cebinde yok aklı çıkar. Yol boyunca gider geri geri gider gider gider kaybettiğini düşürdüğü yerde arar. Bizim emeklimiz 8 Çeyrek altından 1.5 Çeyrek altına bizim emekçimiz 7 Çeyrekten 2 çeyreğe gerilerken o 5 Çeyrek altını 6 çeyrek altını arıyorsa bulacağı yer tam da kaybettiği noktadır. Biz 3 Kasım 2002 günü Recep Tayyip Erdoğan'ı bu ülkeye iktidar yaparak Adalet ve Kalkınma Partisi'ni iktidar yaparak şirket gibi yöneteceğim diyenleri iktidar yaparak kaybettik. Bu ülke o gün kaybetti. Geldi şirketi kurdu. Kurduğu şirketin adı Kadaş Kara Düzen Anonim Şirketi. AK Partinin kara düzenini kurdular ve o günden beri Milli Eğitim Bakanının özel okulu var. Sağlık Bakanının özel hastanesi var. Turizm bakanının otelleri turizm şirketleri var. Et Balık Kurumu başkanının ithal et getiren şirketi et Balık Kurumu'na satış yapan şirketi var.

O yüzden bir şey kaybedildiği yerde bulunur. Biz nerede kaybettiysek orada bulacağız ve önümüze gelen ilk seçim sandığında haktan yana, hukuktan yana, adaletten yana, emekliden ve emekçiden yana hepimizin ortak geleceğini kurtarmak için birlikte mücadele etmekten yana bir iktidarı birlikte kurmalıyız. O yüzden o yüzden bu meydanların susmayan ve dinmeyen sloganıyla sizin iradenizi saygılarken bir kez daha bu meydanı selamlıyorum.

AKM'DEN AKIN ETTİLER

Yurttaş Birlikteliği'nin çağrısıyla Ankara’da düzenlenen “Emeklilerin ve Emekçilerin Bütçe Hakkı” mitingi öncesi, çok sayıda sivil toplum kuruluşu, sendika ve siyasi parti Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünde bir araya geldi.

AKM Metro çıkışında başlayan yürüyüş, mitingin yapılacağı Tandoğan (Anadolu) Meydanı’na doğru devam etti. Yürüyüşe siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve meslek birlikleri de katıldı.

Yurttaş Birlikteliği Platformu Sözcüsü Avukat Şenal Sarıhan, şunları söyledi:

"Ülkenin yüzde 10'unu dahi oluşturmayan bir kesim bizim emeklerimiz ve çabalarımız üzerinden bizden yüzbin kat çok daha iyi koşullarda yaşıyorlar. Ben biliyorum torunlarınız varsa onlara artık çikolatalar alamıyorsunuz. Torunlarınız varsa onların canının çektiği bir meyveyi kilolarca taşıyıp eve alamıyorsunuz. Ekmeklerin fiyatları arttı ama evimize giren ekmeğin miktarı azaldı. Üniversiteye giden çocuklarımız varsa burs peşinde koşuyorsunuz. O burs bir tek kitap almalarına yarıyor ama o çocuklarımız barınmak, karınlarını doyurmak, beyinlerini bilgiyle donatmak istiyorlar. Eşinize onun istediği herhengi bir giyisiyi artık alamıyorsunuz. Evde iki kişi bile çalışsanız oturup hesaplar yapmak zorundasınız. Pazara çıktığınızda artık eskisi gibi pazarın en güzel saatini değil en ucuz saatini arıyorsunuz. Hatta acaba yerlere dökülmüş bir şey var mı diye bakıyorsunuz. Bu, bir ülkede yoksulluğun derinleştiğinin işaretidir.

Yoksulluk sınırı bile 90 bin lirayken hangimizin evine 90 bin lira maaş giriyor? Bugün parlamentoda uzun bir zamandan beri bütçe görüşmeleri var. Bütçe hakkı, emeğin hakkı anlamına gelir. Çalışmanın karşılığı anlamına gelir. Emeğimizin hakkı ne yazık ki parlamentoda karşılanamıyor. 'Şu Meclis'in duvarları çok kalın' derdim. Sonra o duvarların içinde de kısa bir süre bulunma 'şansım' oldu. Orada da içerinin ve dışarının duvarlarının ses geçirebilmesi için halkın daha yüksek sesle, daha örgütlü mücadele etmesine ihtiyaç olduğunu her seferinde gördüm. Burada taleplerimizi ortak bir şekilde ifade etmek için bulunuyoruz. Yurttaş birlikteliği aslında bir ülkenin temelidir. Eğer yurttaşlar bir aradalığı örgütlü bir biçime dönüştürebiliyor, örgütleri arasında dayanışmayı güçlendirebiliyor ve hep birlikte seslerini yükseltebiliyorlarsa halk olmayı başarmış olurlar. İşte bugün emekli sendikalarımız, derneklerimiz, kadın erkek hep birlikte Tandoğan'dan Parlamento'ya sesimizi duyurmak için bir aradayız. Bu bir aradalığı daha da büyütmek gerekiyor."

MHP’li Feti Yıldız’dan ‘hasta, yaşlı, engelli mahkumlar’ çıkışı
MHP’li Feti Yıldız’dan ‘hasta, yaşlı, engelli mahkumlar’ çıkışı
İçeriği Görüntüle