CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul’da, Silivri Cezaevi’nde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu ile bazı tutukluları ziyaret etti. CHP Lideri Özel, burada yaptığı konuşmada, “Değerli arkadaşlar bugün Silivri Cezaevi’nde yaklaşık yedi saatlik sürede 15 arkadaşımızı ziyaret ettik. İlk başta tabii Sayın Osman Kavala’ya bir yer ayırmam gerekir” dedi. Özel, şunları söyledi:
“OSMAN KAVALA İLE İLGİLİ OLUMLU BEKLENTİ VAR”
“Belli bir süredir, yaklaşık iki - üç aydır Sayın Kavala ile milletvekillerinin dahi görüşmelerine bile onay verilmiyor. Bunu iyiye yormak istiyoruz. Yoksa böyle bir hakkın kısıtlanmasını kabul etmek mümkün değil. Ancak hem Avrupa Konseyi’nde karşımıza en çok çıkan konulardan bir tanesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen Sayın Kavala’nın özgürlüğünden mahrum edilmiş olması. Bütün dünyanın önem verdiği bir konu tabii bu ama hem de bir diğer yandan Sayın Kavala burada benim de takip ettiğim bir duruşmada hakimlerin ‘Türk milleti adına’ deyip bütün salonu ayağa kaldırdığı bir noktada verdiği karar, beraatti. O gün herkes salındı, Sayın Kavala’yı casusluk suçlamasıyla tuttular. Casusluktan daha sonra beraat etti, bunun altını çizmek lazım. Daha sonra açılan yeni Gezi davasında ise bir daha ceza verdiler. Bu artık neredeyse bir kişisel husumete, bir inatlaşmaya dönmüş noktadaydı. Son süreçte dünya ile kurulmaya çalışılan ilişkiler, içinde bulunulan süreç değerlendirildiğinde Sayın Kavala ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının uygulanması noktasında bir adım atılacağına ilişkin olumlu bir beklenti var. Bu görüşmelerin de herhalde bu sebepten sınırlandırıldığı, sınırlandırılmasının aslında yakında çıkacak olumlu bi kararın önünde olumsuz bir atmosferin dile gelmemesi için olduğu ifade ediliyor. Ümit ederim böyledir. Herhalde bu kadar ciddi bir hak ihlaline uğramış birisinin bir gün daha, sekiz dakika daha burada tutulmasının kabul edilebilir bir tarafı olmadığını söylemek lazım.”
“CAN ATALAY KONUSUNU SAYIN MECLİS BAŞKANI NASIL İZAH EDECEK?”
“Can Atalay’ı ziyaret ettim, Can Atalay, Hatay’ın seçtiği milletvekili, Sayın Bahçeli’nin yemine davet ettiği milletvekili, Meclis’in İnsan Hakları Komisyonu’na seçtiği milletvekili. Ama birileri onu tuttu ve salmadı. Büyük bir hak ihlali var. Anayasa Mahkemesi de bunu tespit etti. Anayasa Mahkemesi’nin bu tespiti uyarınca Can Atalay’ın Meclis’e gelmesi lazım. Buradan Sayın Meclis Başkanı’na bir kez daha şunu hatırlatmak gerekiyor ki kendisi komisyona da başkanlık ediyor ve o komisyon önümüzdeki dönemde bir takım yasal düzenlemeler yapacak. Ama bu arkadaki binada olanlardan ve yasal düzenleme olmaksızın oradan çıkması gereken biri Can Atalay. Çünkü Meclisimizin milletvekili kendisi. Bu kadar zorlu bir süreçte, bu kadar kritik meselede, bu kadar hassas ve mayınlı konulara Meclis Başkanı, komisyonla birlikte adım atmaya niyet etmişken hepimiz de o komisyona üye vermişken… İYİ Parti’nin kendi takdirindeki pozisyonunu ayrı tutalım tabii, demesinler ki ‘Bütün Meclis değil.’ İYİ Parti ayrı bir karar verdi ve ona da saygı duyuyoruz. Ama Can Atalay nasıl içeride duracak? Sayın Numan Kurtulmuş bunu kendi vicdanına nasıl izah edecek, Türkiye kamuoyuna nasıl izah edecek? Dünyaya nasıl izah edeceğiz? Bu konuda da bir adımın bir an önce atılması gerekiyor.”
“YANARDAĞ’I 12 EYLÜL’DEN SONRA 19 MART DARBECİLERİ İÇERİ ATTI”
“Sayın Merdan Yanardağ ile cezaevinde dördüncü kez görüştüm. Biri, 1980 öncesi ve 12 Eylül darbecileri atmıştı. FETÖ’cüler içeri atmışlardı Sayın Merdan Yanardağ’ı, ‘Ergenekon - Balyoz’ diye ve Muğla’da cezaevinde ziyaret etmiştim kendisini. Sonra ağzından çıkan bir lafla ‘PKK propagandası yapıyor’ diye içeri atılmıştı. FETÖ’cülerin attığı davadan beraat etti, alacaklı. En son ağzından çıkan bir sözü ‘PKK, terörü övme’ diye çarpıtıp, alıp, içeride 104 gün tutmuşlardı. Oradan da beraat etti, hatta tazminat kazandı. Şimdi 19 Mart darbecileri içeri attı. Eninde sonunda bundan da beraat edeceğine şüphe yok. Ama tekrar haksız bir tutuklamayla karşı karşıya. Buradaki meselenin iki ayağı var: Biri, Ekrem Başkan’ı ve arkadaşlarımızı mevcut iddialarla içeride tutamayacaklarını görenler, bir yedeklemeyle bir casusluk girişimine geldiler ve orada Merdan Bey de bu işin içinde haksız yere, olmayacak bir şekilde suçlanıyor. Ama diğer meseleyi de gözden kaçırmayalım arkadaşlar. O da TELE1’i kapatmak için RTÜK üzerinden önceki RTÜK Başkanı 50 takla attı. Kurum hukukuna 50 takla attırdı TELE1’i kapatabilmek veya lisansını iptal edebilmek için. Onu beceremediler. Şimdi Türkiye’deki gerçek anlamda muhalefet yapan, muhalefetin sesini duyan ve duyurmaya çalışan kanallardan birisine çökmüş durumdalar. Mesele fevkalade önümüzdeki seçime, muhalefetin sesini kısmaya, TELE1’in sesini kısmaya yöneliktir. Tabii hani utanmazlığın dik alasındayız. Öyle bir noktada ki. Bir kere TELE1’e Merdan Yanardağ’ın değil, işte oğlu varmış diye aile şirketi muamelesi yapıyorlar. Bir suç olsa, suçun şahsiliği olur. Merdan Bey suç işlese oğluna ne? Oğlu suç işlese kanala ne? Sen kanala nasıl gidiyorsun, kayyım atıyorsun? Kayyım bir kanal kötü yönetiliyorsa iyi yönetilsin diye atanır. Mahsur varsa o kişilerin yönetmesinde mahsursuz bir kişi atanır. Ama kayyım gelip de kanalın yayın politikasını nasıl değiştirir arkadaşlar? Sen kimsin de değiştiriyorsun? Ama kanalın yayın politikasını değiştirmeye yönelik fevkalade saçma sapan bir tutum içindeler. Pazartesi gününden itibaren yeni getirdikleri kanalı göreceğiz bakalım. Herhalde kendilerince yerli ve mili bir şeye çekecekler, bu yerliliği ve milliliği bir tek kendilerine layık görenler. Gerçekten utanmazlığın dik alası bir muameleyle karşı karşıyayız.”
“‘İFTİRA ATMAZSANIZ ALACAKLARINIZI ÖDEMEM’ DİYORLAR”
“Bunun yanında tabii çok sayıda arkadaşımızı ziyaret ettik ama buradan hassas bir noktaya dikkat çekmek isterim. Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımızı almışlardı, biliyorsunuz ‘Aynı bazdan çektiniz’ dediler. Üçü de savcılığın karşısına cevaplar verilince felaket olarak çıktı. 24 Kasım’da aynı bazı çekmişler. Dedikleri saatte ve tarihte 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Aziz İhsan Aktaş’ın benzin istasyonuna 800 metre mesafede okulda olduğunu sosyal medyadan yaptığı canlı yayın ve paylaşımla belli. Bir diğerinde Aziz İhsan Aktaş’ın orayla ‘Bir kilometre mesafeden baz çekmiş’ dediler. O da çıktı ki Erasmus, değişim programı için gelen yabancı öğrencilerle filtre kahve içmişler beraber bir kafeteryada. Yine bir başka baz kaydından bahsettiklerinde de tam dedikleri tarih, saat ve dakikada kapalı pazaryeri açıyor, Aziz İhsan Aktaş’ın benzin istasyonuna bir mesafede. ‘Bunlarla görüştüler, bunlar buna bir şey verdi’ denen iki kişi de bir şey vermediğini söylemiş. Otomatikman o gün tutuklama gerekçesi ortadan kalkıyor. İddianamede de artık oranın terk edildiğini göreceğiz önümüzdeki günlerde. Yargılamada o düşecek, Hakan çıkacak ama Hakan çıkarsa nereye gidecek? Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı koltuğuna gidecek. Oraya AKP bir vekil seçmişti utanmadan. Gaziosmanpaşa Hakan’ı seçmişti. Kumpasla içeri alıp, Meclis çoğunluğundan oraya bir vekil seçmişlerdi. İnsan aday göstermeye utanır. İşte o vekil, oradan gitmesin diye şimdi bakalım… Hakan’a buradan da böyle üçte üç çöktüler, demin söylediğim baz kayıtlarıyla. Şimdi Gaziosmapaşa Belediyesi, o vekil, Gaziosmanpaşa Belediyesi’ne müteahhitleri çağırıyor, Gaziosmanpaşa’daki müteahhitleri. ‘Hakan hakkında gidin savcılığa bir şey söyleyin, Hakan çıkmasın.’ Savcılıkla işbirliği halinde. ‘Hakan’a iftira atmazsanız alacaklarınızı ödemem’ diyen bir rezaletle karşı karşıyayız arkadaşlar.”
“ÇIKMASI GEREKENİ ÇIKARIP, GİRMESİ GEREKENİ İÇERİ SOKSUNLAR”
“Hatta çok istenirse, Sayın Başkan hemen SEGBİS’ten bağlansın. Hakan’a sorabilir Sayın Savcı. Ya da istiyorsa bana sorsun, ben ismini söyleyeyim. Bir işadamına diyor ki ‘Hakan Bahçetepe’ye iftira at, ‘Ben buna rüşvet verdim’ de.’ O ‘Ya ne ödeme alması? Adam ödememi geciktirdi diye ben icraya verdim. Mahkemelik oldum Hakan Bahçetepe ile’ diyor. Geçmişten alınan bir ihale, kendilerince incelediler herhalde. ‘Ben’ diyor, ‘Ne rüşvet vermesi, davalık oldum. Kavga ettim Hakan Bahçetepe’yle.’ Ama namuslu bir adam. Diyor ki ‘Ben bu iftirayı atmam.’ Bir yandan savcılık eğer kendi bu işi koordine ediyorsa, o koordine etmeye devam etsin. Ben de duruma vaziyet etmeye devam ediyorum. Haberi yoksa derhal Gaziosmanpaşa Belediye Başkanvekilini ve oradaki yöneticileri; çağırdıkları müteahhitler üzerinden hazır belediyenin de kayıtlarını alsınlar. Müteahhitlerin de ifadelerini alsınlar. Çıkması gerekeni çıkarıp girmesi gerekeni içeri soksunlar. Suçsuz bir insana iftira atmak için müteahhitlere ‘Ödemelerinizi, alacaklarınızı ödemem’ diyenleri buradan ifade etmek lazım.”
“ENİNDE SONUNDA HAKLI ÇIKACAKLAR, DIŞARI ÇIKACAKLAR”
“Maalesef çok sayıda arkadasimizi haksız yere sırf Ekrem Başkan’ı yedekleyebilmek için ‘Efendim kişisel verileri kaydetme suçu’ diye örneğin Esra arkadaşımızı aldılar, içeriye koydular. Esra arkadaşımız bir sosyolog, işi de verilerle yoksullukla mücadele etmek. İşin bu tarafları ile hiç alakası olmayan arkadaşlarımızı boşu boşuna suçluyorlar. Hepsinin eninde sonunda haklı çıkacağını, dışarı çıkacağını biliyoruz. Ama buradaki bu zulme bir kez daha itiraz ediyoruz. Parti Meclisi Üyemiz Baki Aydöner’den önceki dönem MYK Üyemiz, Milletvekilimiz Aykut Erdoğdu’ya ve başkanlığını yaptığı kuruma dün konuk olduğum TÜSEV Başkanı Altan Ertürk’e kadar çok sayıda arkadaşımızı ziyaret ettik.”
“CASUSLUK DOSYASINA İNANMAYANLAR YÜZDE 80 ÇIKTI”
“Buradan sonra da bir kez daha Silivri’de haksız yere ve siyasi sebeplerle tutulan, anketi de söyleyeyim arkadaşlar inanmayan kendisi ölçtürsün ve o anketi bana getirsinler onu da söyleyelim. Bu hafta ölçtürdük: Yolsuzluk dosyasında konuyu siyasi bulanlar yüzde 65’ti. Terör dosyamızda yüzde 76’ydı. Casusluk dosyasına inanmayanlar yüzde 80 çıktı. Bu iş iyice ellerine ve yüzlerine bulaştırılmış durumdadır. Bu konuyla ilgili çok detaylı ve çok kapsamlı bir şekilde önümüzdeki hafta içinde de arkadaşlarımız bir kez daha hukuki değerlendirmeler yapacaklar. Ancak casusluk suçlaması şöyle bir suçlama: Ekrem İmamoğlu gibi birine veya diğer arkadaşlarımıza asla yapışacak bir suçlama olmadığı gibi meselenin eğer buradan casusluk çıkarsa bu adı geçen şirkete son günlerde ihale veren iki bakanlık, efendim adı geçen şirketlere plaket verenler… ‘Yurtdışında veri gitti’ diyorlar, bulut hesabında tutulan veriyi yurt dışı diye düşünen ve konudan bihaber, milleti yanıltmak için bunu istismar eden fevkalade kötü niyetle başlatılmış bir saldırıyla karşı karşıyayız. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarımıza casus diyenlerin yarın aynı uygulamalarını ispat edeceğimiz, kendi dünya kadar partililerini casusluk suçlamasından nasıl kurtaracaklar? Onu otursunlar ve bir düşünsünler. Aynı arkadaşlarımıza haksız yere iftira atanlara… Günü geldiğinde nasıl geçmişte FETÖ’cülerin iftiracıları girdiler, burada cezalarını çektiler. Tüm iftiracılara ve onları iftiraya zorlayan tüm mekanizmaya geçmişte yapılanların nereye vardığını bir kez daha hatırlatmak isterim.”
“İSTANBUL’U KİMİN YÖNETECEĞİNE İSTANBULLU KARAR VERİR”
Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Genel Başkan Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İstanbul’un bir kez daha Fetret Devri yaşamasına izin vermeyiz” şeklindeki açıklamasına yanıt olarak şunları söyledi:
“İstanbul’un hangi devirde kimin tarafından yönetileceğine ülkenin Cumhurbaşkanı, son seçimlerin kaybetmiş bir partinin genel başkanı karar vermez. İstanbullular karar verir. Kazanacaksa İstanbul’u ana kademeleriyle, gençlik kollarıyla, kadın kollarıyla sıkı çalışıp kazanacaksın. Ben öyle yaptım. Doğru adaylar belirleyeceksin. Ben öyle yaptım. Adayın arkasında duracaksın. Ben öyle yaptım. İstanbul’u biz kazandık. Şimdi bunlara güvenmiyor, Yargı Kolları kurmuş. Yargı Kolları Başkanı marifetiyle İstanbul’a, Ekrem İmamoğlu’na ve CHP’ye yönetirmeyecekmiş. Bunu doğrudan suçüstü hali, siyaseten suçüstü haliyle milletimize şikayet ediyorum. Suç üstünde yakalanınca nasıl hemen alınır, gereği yapılır, cezası verilir. Millet de bunun cezasını verecek Erdoğan’a. Başka çaresi yok. Siyasi suçüstü halindedir. Millet bunu yakalamıştır. Millet ilk seçimde cezasını verecek. Ben Sayın Erdoğan’ın bu ifadelerine değil, bu öğrenememe haline şaşırıyorum. Kardeşim sen İstanbul’u yıllarca ya yönettin ya yönettirdin. Millet yetkiyi size verdi. Kimse bir şey demedi. İstanbullu fikir değiştirdi, ‘Çok israf ediyorsunuz, çok yolsuzluk yapıyorsunuz, çok kupon arsaları Arap şeyhlerine veriyorsunuz. Senden aldım Ekrem‘e verdim’ dedi. ‘13 bin 600 farkla İstanbul’u sana yönettirmem’ dedi mi? Dedi. Öğrenememe halini hatırlayalım yani. Ne dediler? Çakarlı arabalarla videolar çektiler falan, 18 bakan kamp kurdular. Bir parti mitil attı, bir parti fitil yaktı. Ne oldu? ‘Osmanlı tokadı vuracağız’ dediler Ekrem‘e 24 Haziran‘da. Millet onlara demokrasi tokadı vurdu. Fark 806 bin oldu mu? Oldu. Sonrasında beş yıl boyunca hazımsızlık. Belediye otobüsünü çekiyorlar, bir set kuruyorlar, yani milleti kandırmak için ‘Film çekiyoruz’ diye otobüs yakıyorlar. Bunu videosunu yayınlayıp ‘İETT otobüsü yandı’ diye sosyal medyada algı yapıyorlar. Efendim yürüyen merdivene taş sıkıştıranları herhalde ben göndermedim Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Her türlü hazımsızlık. CHP demek çöpmüş, çukurmuş, oymuş buymuş. Gittik seçime. Bu sefer fark oldu mu 1 milyon 100 bin?”
“BU ÖĞRENEMEME HALİDİR, NE OLACAĞI BELLİ”
“Bu sefer de döndüler efendim Ekrem Başkan’ı türlü iftiralarla alıp buraya koydular. ‘İstanbul’u yönetirmiyoruz.’ Bu öğrenememe haline çıldırıyorum ben. Ne olacağı belli. Gel hodri meydan, hemen. Hemen İstanbul seçimlerini yenileyelim. Ben bugün hemen kabul ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi de bütün belediye meclis üyelerini istifa ettirsin, AK Parti de istifa ettirsin. Aynı anda istifa ettirelim. İstanbul seçimlerini yenileyelim. Gelsin düzenleme getirsin, Meclis’ten bir şey geçirerek yenileyelim. Sadece İstanbul’u değil. İstiyorsa hadi hodri meydan. Adana’yı da yenileyelim, Antalya’yı da yenileyelim, nereye saldıryorsa yenileyelim. Millet versin kararı. Güveniyorsa kendisine, hodri meydan. Ben yine Ekrem İmamoğlu‘nu aday göstereceğim. O Başbakan gösterdi olmadı, Meclis Başkanı gösterdi olmadı, ‘Murat Kurum mucizesi’ dedi millet Murat Kurum’u sobanın kurumunu silkeler gibi silkeledi döktü. Ne olacak şimdi? Murat Kurum ne yapıyordu? Maketi ile oynuyor şimdi İstanbul’un. Değil mi? ‘Kimi getirse bunlar maket bile yapamazlar’ diyordu bize. İstanbul’un maketini koymuş başucuna, her akşam ona bakıp ağlıyor Murat Kurum. Kim istiyorsa getirsin ya. Çok ütopik bir şey söylüyorum. Aday olmasında mahsur yok. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir‘e yeniden aday olsun. Ben Ekrem İmamoğlu‘nu aday gösteriyorum. İstifa etmesine de gerek yok herhalde aday olması için. Kazanırsa ‘Eski görevimde kalacağım, Cumhurbaşkanlığında kalacağım’ der. İBB Başkanlığına Meclis kendi içinden birisini seçer. Güveniyorsa kendisine çıksın ya karşımıza.”
“MİLLET KENAN EVREN’E DE SÖYLEMİŞTİ”
“Ben bu kadar ucuz kabadayılık görmedim. Cumhuriyet Başsavcısının tutuklama yetkisi üzerinden, ne fetret devri, ne bilmem nesi. Gel millet verecek kararı. ‘Yok, ben yerelde bu meydan okumaya, bu mindere davete korkuyorum, kaçıyorum’ olmaz. Gelsin erken seçim yapalım. Millet karar versin ülkeyi kim yönetecek diye. Benim adayım da belli. Her şeyim de hazır. Kaçmasınlar gelsinler karşımıza. Halen daha bu milletin ne ders vereceğini görmüyor, halen daha aynı yanlışta ısrar ediyor. Bu millet ‘Kimin yöneteceğini ben karar veririm’ diyor. Bak bunu ilk kez de sana söylemiyor. Bu millet ‘Kimin yöneteceğine ben karar veriririm’i, 12 Eylül darbesinde Kenan Evren’e de söylemişti. Aday dayattı, gitti Turgut Özal‘ı seçti. Bu süreçte her dayatma da fark,. 13.001.100.000’e çıkmış ikna ediyorum Recep Tayyip Erdoğan adayları olsun ben de Ekrem başkanı göstereceğim 1.500.000 fark atacağız. Hodri meydan. Yemem diyen çıksın karşımıza. 1 milyonun altında farkla kazanırsak İstanbul’u seçimlerin bir kere daha yenilenmesini onay vereceğiz.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, Bolu Kartalkaya davasında çıkan kararın sorulması üzerine:
Kartalkaya’da bu büyük sorumsuzlukla ilgili verilen cezalarla ilgili vatandaşın, hepimizin içini serinleten bir adaletin yerine geldiğini söyleyen noktalar da var. Bu iş nasıl oldu denen haksızlıklar da var. Diğer taraftan kardeşim esasen turizm Bakan’ı, turizm bakanının izin veremediklerini, sonradan güç bela soruşturma izni alınanların hiç dokunmayacaksın. Esas sorumlu kim turizim bakanlığı. Oranın ruhsatını veren, denetlemesini her şeyini. Mesela Bolu belediyesi ilk Bilirkişi raporunda sorumlulugu da yazmıyordu. Neden yazmıyordu? Çünkü hakikaten yok sorumlulugu. Bakın orada yargılama sırasında hani oradaki bazı eksisi yerden haberdar olunmuş. Başvuru geri çekilmiş. İşin bu tarafında kenara koyuyorum. Resmi sorumlular arasında yok bunu belediyesi. Orada bile görevlilere ağırlaştırılmış müebbet verilecek, esas sorumlu, ana sorumlu, hatta hepimiz biliyoruz ki baş ve tek sorumlu Turizm Bakanlığı’ndan bir kişiye bir gün bile bir şey verilmeyecek. Turizim Bakanı hâlâ koltukta oturuyor arkadaşlar. Bakın yönettiği yerde, otelde insanlar, bebekler, küçücük çocuklar, eşler, analar ölmüş, yanmış çayır çayır. Kartalkaya‘daki bu yaşananın üzerine adalet ve bak kalkınma Partisi ülkeyi kendisi yönetmiyormuş gibi, o bakanı kendisi atamamış gibi, hiç değilse Bakanı görevden al değil mi? Halen almıyor. O yüzden en büyük adaletsizlik turizm Bakanlığının görevde olması ve turizm Bakanlığının yetkililerinin Soruşturulmamış olması. Yargılanmamış olması. Ceza almamış olmasıdır. Bu yönüyle meseleye bakıyoruz. Bir tarafta yetkisiz itfaiye yerine müebbet vereceksin öbür tarafta başka yetkilileri yargılamayacaksın. Bunun kabul edilebilecek bir tarafı yok. Eğer aileler biz tamamız, dedikleri günü görene kadar biz bu işte tamam değiliz arkadaşlar. Sonuna kadar kovalayacağız.
Yakından takip ediyoruz 16 bina yedi iş yeri boşaltıldı dün 10 metre dibinde bir metro İnşaatı var. Bu konuda yapılmış daha önce uyarılar olmasına rağmen yedi katlı aslan apartmanı Çöktü. Dört kişi hayatını kaybetti. Diğer binalardan şimdi çatır damlama sesleri geliyor. Makine mühendisleri odası Temmuz 2024’te metro İnşaatı ile ilgili bölgedeki binalara hasar zarar verecek uyarısında bulunmuş. Bak yine aynı şey oluyor yani. Bundan bir yıl önce yine bir meslek örgütü bunların yetkilerini kıstığı, yok etmek istedikleri, düşman verdikleri the Moon ya da makine mühendisleri Odası’nın verdiği raporu açıkça ortada. yıkım bina sakinlerinden birinin metro İnşaatıını ve CİMER‘e şikayet ettiğini biliyoruz. Cumhurbaşkanlığı ile iletişim merkezine şikayet ettiğini biliyoruz. Hiçbir şey yapılmamış, dört cam boşu boşuna kaydirdi. Çok da büyük felaket olabilirmiş. Ne var orada metro? Ne ulaştırma nosu. İstanbul’da koyuyor ya İstanbul’a efendim bir sürü metroyu on metroyu birden Ekrem başkan yapıyor. Bir tanesini kendileri yaptılar. oraya ulaştırmanın oğlunu koymayı biliyorlar. Şimdi o hemen binanın yanına ulaştırmanın nosunu koysunlar bakalım. Büyük bir sorumsuzluk. Büyük bir pervasızlık. Zaten Kocaeli Belediyesi’nin başlayıp yapamadığı için ulaştırma Bakanlığı’na devralıldığı metro İnşaatı. Şimdi burada bizi dinleyen herkese soruyorum. Elimizi vicdanınıza koyalım. Allah için söyleyelim ya. Allah için söyleyelim bu belediyeyi Cumhuriyet Halk partili bir belediye olsaydı, buradaki metro İnşaatını yapan herhangi bir Cumhuriyet Halk Partisi belediye olsaydı ulaştırma bakanlığı değildi. Şu anda belediye başkanı neredeydi? RAID sistemler neredeydi? O inşaatın sorumluları neredeydi? Hepsi birden sabahın köründe alınmış, bir de yanlarındaki ikişer tane polis ya da jandarma koymuş, suç ördüğü gibi götürülen ve sonra buraya getirilen, yargılanan durumda değil miydi? Yani bir felaket ki bakın bizde böyle bir felaket yaşanmadı. Ama bir yanlış yapildiginda yanlış yapanın partisine göre adalet olur mu? Partisine göre yargılama olur mu? Partisine göre suçlama ve gözaltı olur mu? Bir kişi ya. Ulaştırma Bakanı halen daha ortada pişkin pişkin oturuyor. Dünyanın neresinde oturulabilir ya. Gerçekten hani ileri tutar bir tarafı olmayan ve şöyle bir noktaya geldik artık yani. Kanunlar, kurallar, yasaklar, polisler, jandarmalar, infaz koruma memurları, cezaevleri sadece marifet partileri için var. İktidar Partisi olduğunda tam bir sorumsuzluk hali var.. Dünya kadar insan 76 kişi Çayır Çayırı’ya yakarken de ak partililer sorumsuz. Metro inşaatında dört kişi ölürken de sorumsuz. Bütün mahalle çok çökecekmiş. İşin bir taraf ak Parti‘ye dokunuyorsa bunlar sorumsuz. Bu olacak iş değil. Bu arada etrafımda Silivri örgütümüz ve Silivri belediye başkanımız var. Bugün Silivri’nin kurtuluş günü. Silivri’nin kurtuluş günü bir kez daha kutluyoruz. tabii herhalde ülkenin en çilekeş ilçe yönetimi de burada. Zira haftada bir kere Genel Baskan geliyor. Sabahleyin dokuzda karşılıyorlar akşam beşte ugurluyorlar. Partinin bütün kritik yöneticileri, önemli isimleri, milletvekilleri burada. Onlar da bizim yükümüz çekiyorlar. Slimlere sevgilerimizi sunuyoruz. Silinen artık bir ceza bile alınmasını istemiyoruz. Silivri’nin kurtuluşunu kutluyoruz. Silivri cezaevinden de çok yakında kurtulmayı elde ediyoruz.




