CHP Sağlık Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şahbaz, 3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası dolayısıyla "Halk Sağlığı: Yaşam Hakkı Mücadelesi" başlığıklı yazılı açıklama yaptı.
Halk Sağlığı Haftası'nın, yalnızca sağlık kurumlarının değil, toplumun en temel haklarının, yaşam koşullarının ve geleceğinin tartışılması gereken bir hafta olduğunu belirten Şahbaz, halk sağlığının barınmadan beslenmeye, iş güvenliğinden temiz suya, çevreden demokrasiye kadar yaşamın bütün alanlarını kapsadığına işaret etti.
Şahbaz, şunları kaydetti:
"Parası olanın özel hastanelerde ayrıcalık gördüğü, yoksulların randevu kuyruklarına mahkûm edildiği bir düzen yaratıldı. ASM ödeneklerinin düşürülmesi, deprem bölgelerinin hâlâ konteynerlere sıkıştırılması, ilaç tekellerinin kârı için halkın yaşamının değersizleştirilmesi bu tabloyu gözler önüne sermekte: Sağlıklı barınma, dengeli beslenme ve temiz suya erişim, yurttaşlarımızın önemli bir kısmı için hâlâ ulaşılamaz durumda. Maden yağmaları, termik santraller, orman katliamları ve iklim krizinin yarattığı felaketler doğrudan halk sağlığını tehdit etmekte. Her gün iş cinayetlerinde kaybettiğimiz emekçiler, taşeronlaştırma ve güvencesizlik nedeniyle yaşamdan koparılmaktadır. İşçi sağlığı, halk sağlığının ayrılmaz bir parçasıdır.
Kadınlar güvenli doğum kontrolü hizmetlerine erişememekte. Çocuklar yetersiz beslenme ve çocuk işçiliğiyle geleceksiz bırakılmakta. Yaşlılar bakım hizmetlerinden mahrum edilmekte. Göçmenler sağlık hizmetlerinde ayrımcılığa uğramaktadır. Yoksulluk, işsizlik ve güvencesizlik toplumsal ruh sağlığını derin bir krize sürüklemektedir. Depresyon ve intihar oranları artarken psikososyal destek hizmetleri yok sayılmaktadır. Son yıllarda çocukluk çağı aşılarında yaşanan tedarik sıkıntıları, yurttaşların en temel koruyucu sağlık hizmetlerinden mahrum bırakıldığını göstermektedir. Özellikle kızamık ve boğmaca vakalarındaki artış, aşılara erişimdeki aksaklıkların ağır bir sonucudur. Kanser taramaları, bulaşıcı hastalık testleri ve kronik hastalıkların erken tanısı için gerekli tarama programları yetersiz bırakılmıştır. KETEM’ler işlevsizleştirilmiş, toplumun en önemli koruyucu sağlık hizmeti adeta göz ardı edilmiştir.
Bizler diyoruz ki sağlık hakkı kamusal bir haktır, satılamaz. Halkın barınmadan beslenmeye, sudan temiz çevreye kadar tüm temel hakları korunmadan halk sağlığı güvence altına alınamaz. Emekçilerin güvenceli çalıştığı, kadınların ve çocukların güçlendirildiği, göçmenlerin ve dezavantajlı grupların dışlanmadığı eşitlikçi bir sağlık sistemi mümkündür. Çevreyi, suyu, toprağı ve emeği savunmak aynı zamanda halk sağlığını savunmaktır. Demokrasi, özgürlük ve eşit yurttaşlık olmadan halk sağlığı tesis edilemez. Kayyumlar, polis ablukaları, grev yasakları yalnızca siyasal yaşamı değil, halkın sağlığını da doğrudan yaralamaktadır. Demokrasi olmadan halk sağlığı mümkün değildir. 3–9 Eylül Halk Sağlığı Haftası vesilesiyle bir kez daha altını çiziyoruz: Halkın sağlığı sermayeye teslim edilemez. Sağlık haktır, satılamaz."