Usta tiyatrocu ve sinema oyuncusu Genco Erkal, 31 Temmuz 2024'te aramızdan ayrıldı. Kan kanserine yenik düşen 86 yaşındaki Genco Erkal, İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Genco Erkal ile defalarca aynı sahneyi paylaşan Fazıl Say, usta ismi 1'inci ölüm yıl dönümünde unutmadı.
Genco Erkal'ın Nazım Oratoryosu'ndan videosunu paylaşan Say, "Özlemle, saygıyla, sevgiyle… 1 yıl oldu veda edeli" ifadelerini kullandı.
Ölümünün birinci yıldönümünde düzenlenecek etkinliklerle usta sanatçı sevenleri tarafından anılacak.
Bugün saat 17.00’de sanatçının İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında yapılacak anma törenine Genco Erkal’ın kızı Ayşe Sümer, sevenleri ve tiyatro dünyasından önemli isimler katılacak. Sevenleri, Erkal’ın Türk tiyatrosuna kattığı eşsiz mirası ve unutulmaz performanslarını bir kez daha yad edecek.
Usta sanatçıyı tiyatrocu Nedim Saban ve dramaturg, yazar Eren Aysan anlattı.
Nedim Saban: Genco Erkal’ın tiyatromuzda bıraktığı boşluğu, yokluğu boyunca birkaç kez kaleme almaya çalıştım. Varlığı sırasında da hem doktora tezim, hem içinde bulunduğum Robert Kolej Tiyatrosu Belgeseli için, hem de kurucuları arasında olduğu Genç Oyuncular ile ilgili bir akademik makale için defalarca bir araya geldik. Özenle hazırladığım makaleyi hasta yatağında kendisine ulaştırma çabamı gerçekleştiremediğime çok üzgünüm. Ölümünün birinci yılında onu gözümdeki Genco Usta'dan, Genco Bey'den Genco Abi'me çeviren bazı noktaları vurgulamak isterim. Öncelikle, Yıldız Hocası'na sevgisi ve vefası. Kendisine ilk profesyonel işi veren Yıldız Hoca'yı son dakikaya kadar yalnız bırakmadı. Kent Oyuncuları’na kazandırdığı Ionesco metninin ardından, Aslan Asker Şvayk’ın repertuvar politikasına uymaması nedeniyle, ekipten ayrıldı, arayışını Arena ve Ankara Sanat Tiyatrosu’nda sürdürdü, mücadelesini Dostlar Tiyatrosu’nda verdi. Ancak hep Yıldız Hoca'sını yüreğinde taşıyarak!
Genco Abi ile asıl yakınlaşmamız, annesinin ölümü üzerine bir konuşmada oldu. Çok özel bir kadın olan Nebahat Hanımı babaannemden çok dinlemiş, dinlediklerimi de kendisine belki biraz geç kalarak anlatmıştım. Asıl dostluğumuz o gün başladı. Ardından Küba’ya gittik, dostluğumuzu, meslektaşlığımızı ilerlettik. 600’e yakın tiyatrocunun birlikte yürüdüğü, ‘Seyirci Kalmayın’ yürüyüşünü omuz omuza gerçekleştirdik. Annesinin bendeki yerini anlatmakta nasıl geciktiysem, kendisinin bendeki en önemli izini de yine üzülerek, gecikmeyle ileteyim. Ortak dostumuz Macide Tanır’ın cenaze günü turne dönüşünde nefes nefese törene gelmesi, ancak yetişemediği cenazenin ardından dolu dolu gözlerle oradan, kimseye sezdirmeden ayrılmasını unutamam. Sadece yürekli bir sanatçı değil, yürekli bir insan tanımıştım o gün. Çok özlüyorum.
Eren Aysan: Memleketimizin alacalı tarihi ‘Genco’nun da tarihidir; bu nedenle de sorumlu aydın kimliği ders niteliğindedir. Genco Abi, gerçek anlamıyla sanatın gücünü kullanan bir tiyatroyu ayakta tutmanın gündelik popülist söylemlere, isimlere, ‘star sistemine’ dayanmadığını bildi. Bunu da sanatta ışığı hiç sönmeyen bir yıldız olarak kalmayı başararak yaptı. Tiyatro için salt oyunculuğun değil, aynı zamanda sahnenin tüm unsurlarını (yönetmen, çevirmen, yazar, dramaturg) layığıyla kullanarak üstün bir performansla çıktı seyircinin karşısına. 1959’da ‘Çöl Faresi’ oyununda başlayan tiyatro yaşamını tam 173 oyunla pekiştirdi. Dahası her yeni oyununun bir öncekinden daha fevkalade olması için çaba gösterdi. Zoru başardı. Ülkemiz ilk defa tek kişilik oyunları onun sayesinde tanıdı. “Bizim memlekette kimse izlemez bu türü” denildiği yerde gökyüzüne fişek gibi fırladı. Ülkemizde 60’lı yılların ortalarından itibaren dönemin politik rüzgârının da etkisiyle belgesel tiyatroya dair gösterimler gerçekleştirilmeye başlandı. Heinar Kipphardt’ın ‘Oppenheimer Olayı’, Alain Decaux’un ‘Rosenbergler Ölmemeli’, Enzensberger’in ‘Havana Duruşması’, Peter Weiss’in ‘Soruşturma’sı gibi eserler seyirciyle buluştu, bunu tiyatro yazınımızdaki belgesel tiyatronun iyi örnekleri izledi. Özellikle 2000’lerden sonra Genco Erkal’ın ‘Sivas ‘93’ adlı oyununa kadar belgesel tiyatro kapsamında geniş kitlelerle buluşan bir sahne olayına tanıklık etmedik. Bunda, onun bir tiyatro oyununun ne zaman ve nerede sahnelenmesi gerektiğini iyi bilen, öngörülü, tecrübeli bir sanat adamı olmasının etkisi büyüktü. Sivas ’93’e hazırlanırken yaptığı çalışmanın tanığıyım. Onunla aynı dönemde -bir ucundan yakalasam da- yaşamak bir onurdu. Her şey için minnetle.
SÖYLEŞİLER VE MÜZİK DİNLETİLERİ BİR ARADA
• İBB Kültür tarafından hazırlanan anma programı kapsamında İBB Beyoğlu Sineması’nda 1 Ağustos günü saat 19.00’da Erkal’ın başrolünü üstlendiği Hakkâri’de Bir Mevsim’ ve ‘Dostların Tiyatrosu’ izleyiciyle buluşacak. Dostlar Tiyatrosu’nun hikâyesini anlatan Dostların Tiyatrosu belgeselinin gösteriminden sonra yönetmen Nurdan Arca, Özcan Arca ve oyuncu Meral Çetinkaya’nın katılımıyla Erkal’ın sanat yaşamının konuşulacağı bir söyleşi gerçekleşecek.
• Bursa Osmangazi Belediyesi tarafından bu akşam saat 20.30’da Osmangazi Gösteri Merkezi’nde ‘Bir Ustanın İzinde: Genco Erkal’ı Anma Gecesi’ başlıklı bir etkinlik gerçekleştirilecek. Program kapsamında, Erkal’ın sahneye taşıdığı bazı tiyatro eserlerinden kısa uyarlamalar, Nâzım Hikmet şiirleri ve özel müzik yorumları da izleyicilerle buluşacak.
GENCO ERKAL KİMDİR?
28 Mart 1938'de İstanbul'da dünyaya gelen Genco Erkal, 1959 yılından başlayarak Türkiye'nin önemli özel tiyatro topluluklarında oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı. 1969 yılında, bugün de sanat yönetmeni olduğu ve Türkiye'de politik tiyatronun gelişiminde öncü rol üstlenen Dostlar Tiyatrosu'nu kurdu.
1965 yılında Nikolay Gogol'un Bir Delinin Hatıra Defteri adlı öyküsünü tiyatroya uyarlayıp Türkiye'de Batılı anlamda metne dayalı sahnelenen ilk tek kişilik oyun olarak sahneledi. Yıllar boyunca üç farklı yorumla sahnelediği bu eser, onunla özdeşleşti. Erkal, tek kişilik oyunların ustası olarak tanındı.
Sanatçı, Aziz Nesin'den Haldun Taner'e, Nâzım Hikmet'ten Behiç Ak'a ve Yaşar Kemal'e birçok sanatçının eserlerini tiyatroya uyarladı. Senfonik konserlerde birçok yapıtı anlatıcı olarak seslendirdi. Sinemada 1982 yılında At ve 1983 yılında Faize Hücum filmleri ile "en iyi erkek oyuncu" dalında Antalya Film Festivali'nde iki kez Altın Portakal' aldı.