1937 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından açılışı yapılan Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası'nın, atıl vaziyetteki bakımsız durumu görenleri üzdü. Atatürk'ün sanayi atılımlarının sembol eserlerinden Sümerbank’a ait olarak kurulan Nazilli Basma Fabrikası, 1999 yılında kapanmasının ardından Adnan Menderes Üniversitesi’ne devredildi. 340 bin metrekare yüzölçümüne sahip fabrika alanında Sağlık ve Meslek Yüksekokulu olarak toplam 60 bin metrekarede eğitim veriliyor. Yaklaşık 180 bin metrekare alanı ise yıllardır boş duruyor ve harabeye dönmüş bir görüntüyle görenleri şaşırtıyor.

Aydınlık'tan Ömer Göyce'nin haberine göre yurttaşlar, özellikle üniversite kampüsü olarak kullanılan fabrikanın atıl bir görüntü sergilemesinin ilçenin tanıtımını da olumsuz yönde etkilediğini ifade ediyor. Nazillili yurttaşlar, Atatürk’ün mirası olan ve ilçenin sembollerinden biri haline gelen Nazilli Basma Fabrikası’nın ayağa kaldırılmasını istiyor.

Atatürk’ün fabrikayı açışına tanıklık eden Şevket Süreyya Aydemir, fabrikayı ve açılış töreninde Atatürk’ün tutum ve sözlerini şu sözlerle anlatıyor:

“…Fabrikanın tam 480 büyük tezgâhının birer çökmüş dev gibi sıra sıra dizildikleri düz, geniş, tepeden ışıklarını alan aydınlık, temiz atölyeler, uzayıp gidiyordu. Herkes yerinde, herkes makinesinin başındaydı. Atatürk’ü her yeri gören, yerden yüksekçe bir platforma buyur ettiler. Burada fabrika; takımların, bölüklerin, taburların geçit resmi için sıralanıp yerlerini aldıkları bir karargâh meydanına benziyordu. Ve bir karargâh meydanı gibi burada da bir kumanda bekleniyordu. Kumanda duyulmadı ama Atatürk’ün arkasına duran müdürden sessiz bir işaret verildi. İşte o zaman bin başlı dev, korkunç bir kükreyiş, bir kuduruşla birden harekete geldi. Müdürün verdiği o işaretle bütün motorlar, tezgâhlar birden coşmuş kudurmuşlardı. Şimdi Menderes vadisi göklerine kadar vuran, Menderes’in kim bilir kaç defa duyduğu yersarsıntısı gürültülerini, yıldırım uğultularını andıran bir dünya titreyişi havaya dolduruyordu… Atatürk bunu herhalde beklemiyordu. Onu oraya çıkardıkları zaman, belki etrafı görmesini, belki fabrika halkına bir şeyler söylemesini istediklerini düşünmüş olabilirdi. Ama öyle olmayıp da, ayağının altındaki dünya ve etrafını saran hava böylesine birden harekete gelince, önce hatta biraz şaşaladı. Ne yapacağını bilemedi de denebilir. Önce biraz sarsıldı. Biraz etrafından bir şeyler sormak ister gibi yaptı. Ama işte o anda, belki kendi bile farkında olmadan ağzından şu kelimeler döküldü: ‘- İşte bu bir musikidir!’ Evet bu bir musiki idi. Devletin musikisi değil, tekniğin musikisi… İnsanoğlunun tabiatın üstündeki zaferinin musikisi… bu musiki yarın bütün Türkiye’ye yayılarak, yarınki Türkiye’nin eski Anadolu haraplığını yenişinin bir çığlığı gibi, bütün ovalarımızı, dağlarımızı, beldelerimizi doldurabilirdi. Yüzlerce ve yüzlerce fabrikanın, maden ocağının, santrallerin, dağ boyunca rüzgârlardan inleyen pilonların, cereyan nakil hatlarının musikisi… Evet neden olmasındı?…”

Koray Aydın: Şehit cenazesini bile teslim etmeyen PKK’nın silahlarını teslim edeceğine mi inanıyorsunuz?
Koray Aydın: Şehit cenazesini bile teslim etmeyen PKK’nın silahlarını teslim edeceğine mi inanıyorsunuz?
İçeriği Görüntüle
babaocagi.com