Onların sözleri sadece bir teşekkür konuşması değil; bir sanatçının emeğini, yıllarını ve sinema–tiyatro dünyasındaki gerçekleri sahneden duyurmasıydı.
Önce usta oyuncu Bilge Şen, ardından ise deneyimli ve genç kuşaklara el uzatan Yıldız Kültür…
Bilge Şen’in Sesi: “81 yaşındayım, hâlâ yoksulluk sınırının altındayım”
Altın Portakal Film Festivali’nde “Parçalı Yıllar” filmindeki rolüyle Cahide Sonku Ödülünü alan Bilge Şen’in konuşması, festivalin en unutulmaz anlarından biriydi.
Ödülünü alırken şöyle dedi:
“65. senem. Hâlâ çalışıyorum. Bazen konuk oyuncu, bazen bir ya da iki bölümde yer alıyorum.
Yukarıdakiler 1,5 milyon, 2 milyon alıyor; biz oynuyoruz 5 bin, 6 bin, 10 bin,” diyerek sektördeki adaletsizliği anlattı.
“81 yaşındayım, hâlâ çalışıyorum. Devlet bana o kadar az maaş veriyor ki yoksulluk sınırının altındayım,” sözleriyle emek ve geçim arasındaki uçurumu görünür kıldı.
Konuşmasının sonunda ise, “Özgürlük adına, içerideki dostlarımızın bir gün özgür kalması adına… Ülkemin, canım ülkemin özgürlüğe kavuşup demokrasiyle var olmasını istiyorum,” diyerek özgürlük ve demokrasiye dair temennilerini dile getirdi.
Bu sözler sadece bir teşekkür konuşması değil; bir sanatçının yıllar süren emeğinin, tiyatro–sinemada yıllar boyu sürdürdüğü varoluşun ve topluma dönük bir çağrının dışavurumuydu.
Sanatçının taşıdığı çelişki çarpıcıydı: Yaşı 81 olmuş, hâlâ sahnede; ama hâlâ “yoksulluk sınırının altındayım” diyebiliyor. Bu ifade, sanatın ne kadar yüce bir alan olduğu kadar, ne kadar kırılgan bir zemin üzerinde durduğunu da gösteriyor.
Bilge Şen’in vurguları önemliydi: emek–ödül dengesi, süreklilik, özgürlük ve demokrasi arzusu. Onun konuşması, bir sahne anından çıkıp toplumsal bir çağrıya dönüştü. Çünkü sanat yalnızca “kameraya bakıp rol yapmak” değildir; gönüllülük, inanç, birikim, yük taşıma ve toplumsal sorumluluk içerir. Ve ödül anları, bu sorumluluğu bir kez daha görünür kılar.
Yıldız Kültür’ün Duruşu: “Gençlerin ödül alması benim için çok daha kıymetli”
“Kanto” filmiyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü’nü alan Yıldız Kültür’ün sözleri ise aynı gece sahneden şu şekilde yankılandı:
“Filmi izlerken o kadar duygulandım ki kendimi unuttum… Ben de ödül almak isterim tabii ama gençlerin ödül alması benim için çok daha kıymetli.
Seyirci zamanla daha olgunlaşmış, bilinçli bir seyirci… Antalya’nın seyircisi çok çok iyi.
Zaten insanın içinde her türlü karakter var; iyisiyle kötüsüyle. Biz onu dışarı çıkarmaya çalışıyoruz. Ödülü; sevgi, barış ve özgürlük adına kaldırıyorum” dedi.
Burada bir ustanın tevazusu, genç kuşaklara duyduğu güven ve inanç açık biçimde görülüyor.
Yıldız Kültür, kendi başarısının ötesinde “gençler”, “seyirci” ve “oyunculuğun içsel keşfi” üzerine konuştu. Bu da gösteriyor ki sinema; yalnızca sahnede gördüğümüz değil, perde arkasında üreten, emek veren, düşünüp yaşatan bir sürecin ürünüdür.
Ayrıca “Antalya’nın seyircisi bilinçli” vurgusu, festivallerin artık yalnızca film gösteriminden ibaret olmadığını; seyirciyle birlikte bir kültür inşa etme alanına dönüştüğünü işaret ediyor.
Bu yıl Altın Portakal ödül gecesinde sahneye çıkan iki kadın sanatçının sözleri, yalnızca bir film festivali anısı olarak geçiştirilemeyecek kadar derindi.
Sahne bir anlığına ışığa boğuldu; ama o ışığın altında, emeğin gölgesi de görünür oldu.
Her ödül, alkışlarla kutlanır; ancak asıl mesele, o alkışın ardında hangi koşulların, hangi mücadelelerin ve hangi amaçların bulunduğudur.
Bilge Şen, yıllarını sahneye vermiş bir tiyatro sinema ustası olarak emekle değer arasındaki uçurumu işaret etti. Yıldız Kültür ise, statünün ötesinde genç kuşaklara uzanan bir köprü kurdu.
Bu iki konuşma sayesinde bir kez daha anladık:
Bir ödül töreni bir son değil, yeni bir başlangıcın işaretidir.
Sanatçılar sahneden inerken, izleyiciye, gençlere ve topluma şu soruları bırakıyorlar:
“Emeğimiz hak ettiği değeri buluyor mu?”
“Kimin için sahneye çıkıyoruz?”
“Rolümüzü değiştirme gücümüz var mı?”
Bu nedenle, her ödül anı yalnızca bir fotoğraf karesi değil; sanatçının söyleminde, sahnedeki duruşunda ve izleyicinin yüzünde de okunmalıdır.
Ve bu yıl Antalya’da sahneye çıkan Bilge Şen ile Yıldız Kültür’ün sözleri, tam olarak bu okumanın kapısını araladı.