Yeni torba yasayla “kara para aklama” ve “terörizmin finansmanı” suçlarına ilişkin CMK’nın 128’inci maddesinde değişiklik öngörülüyor.

Düzenlemeye göre, savcılara hakim kararı olmadan kişilerin mal varlıklarına el koyma yetkisi tanınacak.

'YANLIŞ YAPIYORSUNUZ'

AKP'li Tayyar, söz konusu düzenlemenin yaratacağı sonuçlar konusunda partisini uyardı ve şu ifadeleri kullandı:

"Meclis gündemindeki torba kanunda mülkiyet hakkıyla ilgili çok vahim bir düzenleme konusu var.

Tüm katalog suçlarda hakim kararı ve MASAK, BDDK gibi ilgili kurumlardan rapor almadan savcılara, kişilerin mal varlıklarına doğrudan el koyma yetkisi veriliyor.

Mevcut durum bile sorunluyken, Anayasal güvence altındaki mülkiyet hakkına getirilen hukuki kısıtlamaların bu denli kolaylaştırılması, sistemin can damarına ağır bir müdahaledir.

Keyfiyete sebep olur.

Kara para ve terörün finansmanıyla mücadele adı altında, mahkeme ve MASAK gibi kurumları devre dışı bırakarak, sadece savcılık kararıyla mal varlığına el koymanın yolu açılırsa, bu yetkinin yarın hangi keyfiyetle uygulanacağını bilemezsiniz.

Kanunlar, iyi niyetle uygulanma maksadına değil kötü niyetle uygulanma ihtimaline göre özenle çıkarılır.

Bu vahim hatadan mutlaka dönülmelidir.

Yanlış yapıyorsunuz.

Meclis'te görüşülmesi planlanan yeni torba yasa hazırlığına Yeni Şafak da manşetten “Mülkiyet hakkını tehdit eden yetki” diyerek karşı çıkmıştı.

Yeni torba yasada “kara para aklama” ve “terörizmin finansmanı” suçuna karşı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 128’inci maddesinde değişiklik gündemde. Yeni Şafak’ın tepki gösterdiği düzenlemeye göre; savcılara, hakim kararı olmadan, kişilerin mal varlığına el koyma yetkisi verilecek. Gazete haberinde “Evrensel hukuk ilkeleri ve Anayasa adeta hiçe sayılarak tüm mali hakların kısıtlanması sonucuna götürebilecek böyle bir düzenleme, ileride telâfisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir” dedi.

Yasanın “Önce el koy sonra bakarız” anlayışına yol açacağını iddia eden Yeni Şafak “Temel haklar korumasız kalır. El koyma tedbiri kamu yararı ile temel haklar arasındaki dengeyi bozarsa, Anayasa’ya aykırı hale gelir” dedi.

"YENİ DÜZENLEMEYLE RAPORSUZ EL KOYMA YETKİSİ!"

Yeni Şafak'ın haberinde ilk olarak uygulamanın şu anda nasıl yapıldığına ilişkin bilgiler yer alıyor. Buna göre; mevcut durumda, kişilerin mal varlıklarına el koyma kararı alınabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), Hazine ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu'ndan, suçtan elde edilen değere ilişkin raporlar isteniyor.

Yine habere göre "Bu rapor en geç 3 ay içinde hazırlanıyor. Böylelikle kişilerin Anayasa ile güvence altına alınmış mülkiyet hakkı başta olmak üzere diğer tüm mali haklarına getirilecek hukuki kısıtlamalar, mevcut yasal düzenlemelerle denetlenebiliyor."

Yeni Şafak ise düzenlemeyle ilişkili olarak "Yeni düzenlemeye ilişkin taslak madde ise CMK’nın 128’inci maddesinde yer alan tüm katalog suçlarda hakim kararı ve ilgili kurumlardan rapor olmaksızın, savcılara kişilerin mal varlıklarına el koyma yetkisi veriyor." değerlendirmesinde bulundu.

"YARGI DENETİMİ ŞEKLE İNDİRGENİR"

Gazetede yeni düzenlemenin "Somut delillerle desteklenmeyen veya ilgili kurumlardan teyit alınmamış mal varlığı dondurma işlemlerine" kapı açacağı vurgulanırken, düzenlemenin "hukuk güvenliği ilkesi ve kişinin mal varlığı hakkını ihlalsiz kullanma güvencesini zedeleyecek riskler" taşıdığını belirtiliyor.

Gazete savcıya bu yetkinin tanınmasının, hakim kontrolünün etkisini fiilen azaltacağını belirterek “İstisnai usulün genelleştirilmesi, yargısal değerlendirme mekanizmasını by-pass eder. Ayrıca MASAK gibi kurumların uzman raporu sunma şartının fiilen devre dışı kalması, mahkemelerin teknik-finansal analiz desteği almadan karar vermesine yol açar. Sonuçta yargı denetimi şekle indirgenir. Hakim kararının sadece bir formaliteye dönüşme riski doğar” ifadelerini kullandı.

Yeni Şafak'ta yer alan haberin devamı ise şöyle:

"HAKİM KARARI FORMALİTEYE DÖNER

Savcıya bu yetkinin tanınması, hakim kontrolünün etkisini fiilen azaltır. İstisnai usulün genelleştirilmesi, yargısal değerlendirme mekanizmasını by-pass eder. Ayrıca MASAK gibi kurumların uzman raporu sunma şartının fiilen devre dışı kalması, mahkemelerin teknik-finansal analiz desteği almadan karar vermesine yol açar. Sonuçta yargı denetimi şekle indirgenir. Hakim kararının sadece bir formaliteye dönüşme riski doğar.

TEMEL HAKLAR KORUMASIZ KALIR

İstisnanın genişletilmesiyle, mülkiyet hakkının ihlal edilme ihtimali artar. Kişiler, haklarında yeterli inceleme yapılmadan ve belki de ileride beraat edecekleri bir soruşturmada, tüm mal varlıklarına el konulması gibi ağır bir müdahale ile karşılaşabilir. Anayasa’nın 35’inci maddesinde öngörülen ölçülülük ve kamu yararı kriteriyle bağdaşmaz. Bu bakımdan “Önce el koy sonra bakarız” anlayışına yol açar, temel haklar korumasız kalır. El koyma tedbiri kamu yararı ile temel haklar arasındaki dengeyi bozarsa, Anayasa’ya aykırı hale gelir.

İmamoğlu'ndan 'Tele 1' mesajı... 'Az kaldı'
İmamoğlu'ndan 'Tele 1' mesajı... 'Az kaldı'
İçeriği Görüntüle

Düzenleme, kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele için küresel eylemlere öncülük eden Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tavsiyeleri doğrultusunda hazırlanıyor. 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 17. maddesinin 2. fıkrası, 27/12/2020 tarihinde 7262 Sayılı Kanun'la eklenen bir düzenleme. Bu hüküm, normalde hakim kararı ve uzman raporu gerektiren mal varlığına el koyma sürecine istisna getiriyor. Metne göre, “Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı da el koyma kararı verebilir. Hakim kararı olmaksızın yapılan el koyma işlemi 24 saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim en geç 24 saat içinde onaylanıp onaylanmamasına karar verir. Hakimin onaylaması halinde 4/12/2004 tarihli ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128’inci maddesinde belirtilen değere ilişkin rapor 3 ay içinde alınır ve tekrar hakim onayına sunulur. Onaylanmama veya raporun 3 ay içinde alınamaması halinde Cumhuriyet savcılığının kararı hükümsüz kalır.” Düzenleme, el konulan mal varlıklarının yasal yollardan elde edildiğini ispat yükümlülüğünü de şüpheliye yüklüyor. Bu yaklaşım, “İspat, iddia sahibine aittir” şeklinde ifade edilen evrensel ceza hukuku ilkeleriyle de çelişiyor."