Afrika’da on yıllardır görevde olan liderlerin dünyanın en genç nüfuslarına sahip ülkelerinde baskı ile iktidarını sürdürme girişimlerine karşı öfke büyüyor.

Doğu Afrika ülkesi Tanzanya’da iki büyük muhalefet partisi adaylarının yarıştan men edildiği seçimde Cumhurbaşkanı Samia Suluhu Hassan’ın yeniden seçilmesi ülkeyi karıştırdı. Binlerce kişi sokaklara inerek seçim sonuçlarını protesto ederken sokaklar savaş alanına döndü, yüzlerce kişi yaşamını yitirdi.

SONUCU BELLİ SEÇİM

Tanzanya’da 29 Ekim’de düzenlenen parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimini, ülkenin bağımsızlığını ilan ettiği 1977’den bu yana iktidarda bulunan Devrim Partisi’nin (Chama Cha Mapinduzi-CCM) adayı ve mevcut Cumhurbaşkanı Samia Suluhu Hassan kazandı. Muhalifler tarafından “sonucun çoktan belli” olduğu eleştirilerinin odağındaki seçimlerde Hassan’ın yanı sıra 16 aday yarışırken cumhurbaşkanının yanı sıra 400 sandalyeli parlamentonun üyeleri belirlendi.

Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından sokaklar yangın yerine döndü. Çoğunluğu gençlerin oluşturduğu protestolar, 68 milyon nüfuslu ülkenin 7 milyon nüfusa sahip en büyük şehri Darüsselam’da patlak verirken diğer şehirlere hızla yayıldı. Darüsselam’da protestocular, hükümet binalarının yanı sıra polis karakolları ve araçları ateşe verdi.

700 KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ

Polis, protestoculara gerçek mermi ve biber gazı ile sert müdahalede bulunurken şehirde sokağa çıkma yasağı ilan etti. Seçim sürecinde ve sonrasında da ülkede geniş çaplı internet kesintileri yaşandı. Protestolar devam ederken, Genelkurmay Başkanı Jacob John Mkunda, durumu kontrol altına almak için ordunun güvenlik birimleriyle çalışacağını duyurdu.

Ana muhalefet partisi Chadema’nın sözcüsü John Kitoka, AFP’ye yaptığı açıklamada ülke çapında 700 kişinin polis müdahalesi nedeniyle öldürüldüğünü söyledi.

MUHALEFET YARIŞ DIŞI

Seçim sisteminde reform çağrısı yapan ana muhalefetteki Demokrasi ve Kalkınma Partisi’nin (Chadema) lideri Tundu Lissu “vatana ihanet” suçlamasıyla cezaevinde bulunduğu için seçimlere katılamadı. Tanzanya Seçim Komisyonu, nisan ayında seçim kurallarını imzalamayı reddettiği gerekçesiyle Chadema partisini 2030 yılına kadar tüm seçimlerden men etmişti.

Ülkenin ikinci büyük muhalefet partisi Değişim ve Şeffaflık İttifakı’ndan (ACT-Wazalendo) Luhaga Mpina’nın adaylığı da Seçim Kurulu’nca eylül ayında ikinci kez reddedilmişti.

BASKI GİDEREK ARTTI

Tanzanya’da İngiltere’den bağımsızlığını 1961’de kazanan ve bağımsızlık mücadelesinin öncüsü CCM, anayasanın kabul edildiği 1977’den bu yana yönetimde bulunuyor. Hassan, yardımcılığını yaptığı dönemin Cumhurbaşkanı John Magufuli’nin 2021’de ölümünün ardından yerine göreve gelmiş ve ülkenin ilk kadın cumhurbaşkanı olmuştu.

İktidara geldiği dönemde insan haklarını savunan açıklamalarıyla ön plana çıkan Hassan, koltuğunu korumak için özellikle son aylarda muhalefete yönelik baskıyı artırdı. Onlarca muhalif siyasetçi, gazeteci ve aktivist tutuklandı, suikasta kurban gitti, sürgün edildi ya da zorla kaybettirildi.

GENÇ YOKSULLUĞU

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) de seçim sürecinde zorlama, keyfi gözaltı ve yargısız infaz vakalarının doğrulandığını bildirerek “ülkede korku ikliminin oluştuğunu” ifade etti.

Filistin’den İsrail'in hapishanelerindeki esirlere yönelik suçlarını durdurmak için harekete geçme çağrısı…
Filistin’den İsrail'in hapishanelerindeki esirlere yönelik suçlarını durdurmak için harekete geçme çağrısı…
İçeriği Görüntüle

Hassan yönetimi, yönelik ülkede artan ekonomik sorunlar ve gerileyen yaşam standartları nedeniyle de eleştirilerin odağındaydı. Turizm, madencilik ve enerji alanlarındaki büyümeye rağmen ortalama yaşın 17,7 olduğu ülkede genç işsizliği yaklaşık yüzde 25 seviyesinde. Nüfusun yaklaşık yüzde 45’inin 15 yaşın altında olduğu Doğu Afrika ülkesinde nüfusun yüzde 43’ü yoksulluk içinde yaşıyor.

EN GENÇ NÜFUSLAR, YAŞLANAN İKTİDARLAR

Tanzanya seçimi, Afrika’da uzun süredir görevde olan liderlerin iktidarda kalmak için artan baskıya başvurduğu bir dizi seçimin sonuncusu oldu. Dünyanın en yaşlı liderlerinin, en genç nüfuslara sahip ülkelerde iktidarını uzatmaya çalıştığı Afrika’da bu girişimler, son dönemde Küresel Güney ülkelerinde değişim ve hesap verebilirlik isteyen “Z kuşağının” tepkisiyle karşılaşıyor.

FİLDİŞİ SAHİLİ

Kıtanın Atlantik kıyısındaki Fildişi Sahili’ni 2010 yılından bu yana yöneten 83 yaşındaki Cumhurbaşkanı Alassane Ouattara, dördüncü dönemine seçildi. 25 Ekim’de düzenlenen seçime giden sürece protesto yasakları, gözaltılar ve muhalif isimlerin yarıştan elenmesi damgasını vurmuştu.

Ortalama yaşın 18,3 olduğu 33 milyon nüfuslu Batı Afrika ülkesinde, Mali ve Burkina Faso’dan gelebilecek “tehditlere” karşı “güvenlik ve devamlılık” rejimi kurma adımlarına hız veren Ouattara’ya yönelik “otoriterleşme” eleştirileri arttı.

Yılın başlarında, eski Cumhurbaşkanı Laurent Gbagbo ve eski Credit Suisse CEO’su Tidjane Thiam dâhil olmak üzere dört önemli muhalif figürün adaylığı, seçim komisyonu tarafından reddedilmişti. Ouattara, 2016’da yapılan anayasa değişikliğinin ardından dördüncü dönem için aday olacağını açıklamış, bu karar ülkede tartışma yaratmıştı.

Ekim ayının ortalarında, hükümetin giderek otoriterleştiğini savunan eylemciler sokaklara inmiş, polisin sert müdahale ettiği protestolarda en az 237 kişi gözaltına alınmıştı.

KAMERUN

Kamerun’da 12 Ekim’de düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin galibi, 92 yaşındaki mevcut Cumhurbaşkanı Paul Biya oldu. Ülkeyi 1982 yılından bu yana yöneten ve dünyanın en yaşlı lideri olan Biya, ülkeyi 99 yaşına kadar yönetebilecek. Sekizinci kez cumhurbaşkanı seçilen Biya’nın 43 yıllık görev süresine, iktidarını uzatmak için yaptığı anayasa değişiklikleri ve giderek otoriterleşen bir yönetim damgasını vurdu.

Biya, 2008 yılında 1996 Anayasası’nda değişikliğe gidilmesini sağlayarak cumhurbaşkanlığı görev süresine yönelik iki dönem sınırlamasını kaldırmıştı.

Orta Afrika ülkesi Kamerun’da 30 milyon nüfusun ortalama yaşı 19. Biya’nın en yakın rakibi Issa Tchiroma Bakary, seçimi kendisinin kazandığını iddia etmişti. Ülkenin en büyük kenti Douala’da, pazartesi günü seçimin resmi sonuçları açıklanmadan önce gösteri yasağına rağmen çoğunluğu genç binlerce kişi, iktidarı “zaferi çalmakla” suçlayarak sokaklara indi.

Polisin sert müdahalesi sonucu dört gösterici yaşamını yitirdi, 100’ü aşkın kişi gözaltına alındı.