DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Basını susturamazsınız, gazetecilere istediğiniz kadar bu meseleyle yaklaşın, bu anlayışla yaklaşın, basın susmaz, dünyanın hiçbir yerinde susmamış. Bu anlayıştan artık vazgeçme zamanı gelmiştir" dedi. İyi Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu da Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını hatırlatarak siyasetin yargı üzerindeki etkisine tepki gösterdi. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın ise "Bütün bu saçmalıklar Türkiye'yi hukuk devletinden giderek uzaklaştırıyor" dedi.

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında gazeteciler Soner Yalçın, Şaban Sevinç, Aslı Aydıntaşbaş, Ruşen Çakır, Yavuz Oğhan ve Batuhan Çolak ifadeye çağrılmasına tepki gösterdi. Basının özür olmadığı bir ülkede hukuktan, adaletten, özgürlüklerden, demokrasiden bahsetmenin mümkün olmadığını belirten Temelli, şöyle konuştu:

"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı gazetecileri gözaltına alıyor, Ruşen Çakır ve bir grup gazeteci ifadeye çağrılıyor. İfade gerekçeleri nedir? 'Yalan bilgiyi alenen yayma, suç örgütüne yardım etme' yani gazetecilik faaliyetlerinin sıkıştırıldığı kalıplara bakın. Biz şimdi bu gazetecilerin yazdıklarını her gün okuyoruz. Hangi yalan bilgi, hangi suç örgütüne yardım? Dolayısıyla basın özgürlüğü konusuna dün değindik, dedik ki: Basın özgür olmadan bir ülkede hukuktan, adaletten, özgürlüklerden, demokrasiden bahsetmek mümkün olamaz. Tam bunu söylemişiz ertesi gün bu operasyonla kalkıyoruz yine. Neden? Basını susturmak. Basını susturamazsınız, gazetecilere istediğiniz kadar bu meseleyle yaklaşın, bu anlayışla yaklaşın, basın susmaz, dünyanın hiçbir yerinde susmamış. Bu anlayıştan artık vazgeçme zamanı gelmiştir."

KAVUNCU: GEÇMİŞTEN GELEN BİR SİCİL VAR

İyi Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu da Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını hatırlatarak siyasetin yargı üzerindeki etkisine tepki gösterdi. Kavuncu, şunları söyledi:

"Bugün yine bir gözaltı dalgasına uyandık. Artık Türkiye'nin rutini oldu. Bu sabah da menüde Şaban Sevinç, Batuhan Çolak, Ruşen Çakır, Yavuz Oğhan ve Soner Yalçın var. Gözaltı süreci, kapsamı ne olursa olsun soru işaretleriyle dolu. Çünkü en baştaki soru işareti geçmişten gelen bir sicil var, Ergenekonları hatırlıyoruz Balyozları hatırlıyoruz, kumpas davalarında imza atıp sonradan 'Bu davaların altında benim imzam var' denilip sonradan 'Yanıldık' denilmesini çok iyi hatırlıyoruz. Geçmişte birilerine 'Terörist' deyip 'Yok, öyle değilmiş' diyen Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını tanımayan yapının arkasında da yine aynı zihniyet var. Artık Türkiye'de hukukla ilgili skandallar normalleşmeye başladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'yla ilgili, işte, Lüksemburg'da Eti Madenin Yönetim Kurulu Üyesi olduğuna dair birçok bilgi var, net bilgi ve bununla ilgili de hiçbir şey yapılmıyor."

GÜNAYDIN: MEMLEKETTE ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINA UYMAMAK BİR KARİYER SEBEBİ

Tayfun Kahraman'ın haksız, adaletsiz bir şekilde Silivri'de tutulmaya devam edildiğini belirten CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın da İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in Lüksemburg'da bulunan Eti Maden SA isimli firmadan yönetim kurulu üyesi olarak maaş aldığı iddialarına ilişkin de tepki göstererek şu açıklamayı yaptı:

"Tayfun Kahraman haksız, adaletsiz bir şekilde Silivri zindanında tutulmaya devam ediliyor; kızı Vera, babasız büyümeye, eşi eşine hasret yaşamını sürdürmeye devam ediyor. Anayasa Mahkemesi adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ifade etti ve yargılamanın tekrarı ve tahliyesine ilişkin de kararını kesin olarak verdi. 'Anayasa Mahkemesi kararları' başlıklı 153'üncü madde açıkça şunu söylüyor: 'Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.' Bu açık hükme rağmen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve heyeti neye güveniyor da Anayasa'yı açıkça ihlal ediyor? Akın Gürlek de İstanbul'da ağır ceza mahkemesi başkanıyken Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayarak kariyerine başladı ve böylece Adalet Bakan Yardımcılığına, oradan da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına kadar yükseldi. O hâlde, memlekette Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamak demek ki bir kariyer sebebi.

Pastırma sıcaklarının sonu: İstanbul için kar vakti
Pastırma sıcaklarının sonu: İstanbul için kar vakti
İçeriği Görüntüle

Akın Gürlek hem Adalet Bakan Yardımcısı olduğu dönemde hem de Cumhuriyet Başsavcısı olarak İstanbul'a atandığı dönemde Lüksemburg'da kurulu bulunan Etimine SA adlı bir firmada yani Türkiye Varlık Fonu'na bağlı Eti Maden'in yurt dışı temsilciliğinde yönetim kurulu üyesi olarak maaş alıyor. Kendisini nasıl savunuyor Akın Gürlek? 'Ben Adalet Bakan Yardımcısıyken bu parayı aldım, Cumhuriyet Başsavcısıyken almadım' diyor. Anayasa’nın 140'ıncı maddesinin son fıkrası ne diyor? 'Hâkim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idarî görevlerde çalışanlar, hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tâbidirler.' Yani Adalet Bakan Yardımcısı olman seni hâkim ve savcı sıfatından çıkarmıyor. Türkiye Varlık Fonu idaresinde bulunan bir kurumdan maaş alan bir savcı Türkiye'de yargı dağıtıyor, ne diyorsunuz buna? Bu, yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı ve birbirini denetleyerek bağımsız bir şekilde çalışmasına bir örnek midir yoksa bu bir hukuki skandal mıdır? Hâkimler ve Savcılar Kurulu acaba ne yapıyor?"

Günaydın ayrıca, Gürlek'e ilişkin iddiaların haberleştirilmesinin ardından bu sabah bir basın operasyonu beklediklerini belirterek, "Gazeteci arkadaşlar tutuklandılar, gözaltına alındılar gözaltından serbest bırakılmalarını umuyoruz ve diliyoruz. Gerekçe, yalan haberi yaymak. 'Yalan haberi yaymak' deyince stok para görüntülerini yayınlayan TRT'ye, '560 milyar liralık yolsuzluk var.' diyen TRT'ye bir bakalım. Akşamları kanalları pencere pencere beşe bölüp de CHP'ye hakaret etmeye yeltenenlere bir bakalım ama daha önemlisi başka bir şeye bakalım. Bütün bu saçmalıklar Türkiye'yi hukuk devletinden giderek uzaklaştırıyor" dedi.