2005'ten bu yana mezarcılık yapan Ebu Hatab, İsrail'in saldırılarının başladığı günden bu yana yaklaşık 18 bin kişiyi toprağa verdi.
İsrail'in yoğun saldırıları devam ederken katliamlar, defin işlemleri, toplu mezarlar ve yeraltı mezarlarının hayatının bir parçası haline geldiğini söyleyen Ebu Hatab, artan can kayıpları ve yaşanan yer sıkıntısı nedeniyle yeraltı mezarlarında tek bir odaya 15 cenaze defnetmek zorunda kaldıklarını dile getirdi.
Ebu Hatab, İsrail ordusunun Nasır Hastanesi'ni kuşatma altına aldığı dönemde mecburen burayı bir nevi toplu mezara çevirdiğini ve avlusuna 550 cenaze defnettiğini aktardı. Yardımcısı olmadığı için cenazeleri tek başına yıkayıp kefenlediğini belirten Ebu Hatab, hatta bir adli tıp çalışanı gibi telefonuyla da delilleri belgelediğini anlattı.
İsrail ordusunun 10 Temmuz'da Han Yunus'taki mezarlıkları kuşattığı dönemde, kimse mezarlıklara girmeye cesaret edemezken kendisinin girip yeraltı mezarlıkları açtığını ve bir ayda 1270 cenazeyi defnettiğini aktardı.
Hâlâ defin işlemlerini sürdürdüğünü söyleyen Ebu Hatab, şöyle konuştu:
"Bir haftada yine 50-60 kişiyi defnediyoruz. Önceden (ateşkesten önce) bir günde 50-60-70 hatta 100 kişiyi defnediyordum. Sabah saat 06.00'da işe başlıyorum akşam namazından sonraya kadar devam ediyorum. Bazen akşamdan sonra bile defin için getirilen cenazeler oluyor."
"KALBİMDE OLANI KİMSE BİLEMEZ"
Her gün mezarda defin işlemleriyle meşgul olduğunu, 2 yıldır tanıklık ettiği katliamların kalbinde derin yaralar açtığını dile getiren Ebu Hatab, şöyle konuştu:
"Ruh halimi nasıl anlatayım. Kardeşini ve oğlunu kaybetmiş, 18 bin kişiyi de defnetmiş bir kişi nasıl olabilir. Hâlâ akıl sağlığımın yerinde olduğuna şükrediyorum. 65 yaşındayım ve hamdolsun ayaktayım ama kalbimde olanı kimse bilemez. 2 sene önceki benle şimdiki ben aynı değil. Artık içime kapandım, yalnızlığı sever oldum. İnsanlarla birlikte olmaktansa burada mezarlıkta olmayı tercih ediyorum. Mezarlık bende bağımlılık yaptı."